Kürek Dünya Şampiyonası üçüncüsü Milli Sporcu Ali Rıza Bilal, tüm sınırlarını zorlayarak eksi 40 derecelik buzul çölünde yürüyüp Antarktika’ ya varmayı hedefliyor.
‘HİÇBİR TÜRK’ÜN KEŞFETMEDİĞİ BİR YERİ KEŞFET’
Spora 5,5 yaşında ailesinin desteğiyle jimnastik ile başlayan Ali Rıza, üniversite sınavında bilinçli olarak soruları yanlış cevaplayarak ailesinin istediği turizm bölümünü kazanmadı. Balkan şampiyonu ve dünya üçüncüsü olduğu için spor akademisine gitme hakkını kullanarak spor alanından devam etmek istedi. “Annem o kadar dikkatliydi ki 300 metre uzaktan kürek çekenin ben olduğumu anlardı” diyen Milli Sporcu Ali Rıza Bilal, “Gecenin bir yarısı antrenmandan eve geldiğimde üşenmeden yeniden yemek hazırlardı, hatta antrenman formalarımı bile ütülerdi. Kız kardeşimin de hakkını yemeyeyim, her ne kadar söylene söylene yapsa da antrenmandan sonra kalori ihtiyacım yüksek olduğu için kocaman sandviçler hazırlardı” ifadelerini kullandı.
Kendini her zaman bir doğa sporcusu olarak gördüğünü söyleyen Ali Rıza Bilal, “Bundan 12 yıl önce, sevgili Nasuh Mahruki ile sohbet ederken ona, ‘Ben bir yerleri keşfetmek istiyorum ama dünyada keşfedilmemiş yer kalmadı, ne yapmalıyım sence?’ dedim. O da bana, ‘O halde hiçbir Türk’ün keşfetmediği bir yeri keşfet’ dedi. O an kafamda bir ışık yandı ve ‘Kutuplara gitmeliyim’ diye düşündüm. 12 yıldır bu hayalle yanıp tutuşuyorum ve çalışıyorum” diyerek karar verme sürecini şöyle anlattı:
“Kutuplara nasıl gidilir diye araştırdığımda, sadece bir şirketin orada lojistik hizmet verdiğini öğrendim. Bu şirket, maceracılara Antarktika’ya uçuş sağlıyor ve oradaki güvenliklerini temin ediyor. Hatta Antarktika’da yapılan maraton yarışlarına bile katılabilirsiniz. Ancak kutuplarda tek başınıza ve yardımsız yürümek istediğinizde işler değişiyor. Başvuru yaptığımda 6 sayfalık bir soru formu yolladılar ve hepsini doldurdum. Ancak cevap ‘Sana izin veremeyiz’ oldu. Şaşırdım ve onlara, ‘Türkiye’den benim gibi dayanıklı bir sporcu çıkmaz, nasıl olur da beni kabul etmezsiniz?’ dedim. Onlar da, ‘Evet, çok iyi bir sporcusun. Ancak aşırı zor koşullarda hayatta kalma deneyimin yok’ diye cevap verdiler. Düşündüğümde haklı olduklarını anladım. Eksi 40 derecede ocak yakmayı ya da 100 kilometrelik rüzgarda çadır kurmayı bilmiyordum.”
KAR VE BUZ ERİTEREK SU İHTİYACINI KARŞILAYACAK
Aldığı cevaptan sonra “Bu tecrübeyi nasıl kazanabilirim?” sorusu üzerine düşünen Doğa Sporcusu Bilal, dünyada bu tip eğitimler veren 5-6 şirket olduğunu ve sahiplerinin daha önce hem Güney hem de Kuzey Kutbu’nda rehberlik yaptığını öğrendi. Bir tanesiyle anlaştı ve 2 yıl sürecek bir eğitim planı hazırladı. Kuzey Kutbu’na en yakın ada olan Svalbard’a gidip buzullarda eğitim aldı. Ayrıca Estonya ve Lapland’de kış kampları yaptı. En sonunda, Güney Kutbu kaşifi Roald Amundsen’in antrenman yaptığı Hardangervidda platosunda 21 gün süren solo bir ekspedisyon (bol miktarda iniş çıkış içeren yüksek irtifa tırmanışı) gerçekleştirdi. Bu ekspedisyon sırasında Antarktika’da kullanacağı malzemeleri test etti ve uydu telefonuyla iletişim sağladı.
Aldığı eğitimler sonucunda şirket, Güney Kutbu’na solo yürüyüş izni verdi. Milli Sporcu Bilal, kutba bayrak dikme projesinin bir ilk olmasının yanı sıra bu süreçte sıfıra yakın atık üretmeyi de hedefliyor. Bilal, tüm elektrikli aletlerini güneş enerjisiyle çalıştıracak ve hiç atık bırakmamak adına sadece kendi kas gücüyle 1000 kilometre giderken çöplerini de yanında götürecek. Ayrıca yanında hiç su taşımayacak ve 2 ay boyunca kar ve buz eriterek bu ihtiyacını karşılayacak. Böylelikle plastik su şişesi atığı da olmayacak. Bir insanın günde 1.5 kilo atık ürettiği dünyamıza Ali Rıza Bilal, günde sadece 2 gram yemek poşeti atığı üretecek. Bu da 2 ayda toplam 1.5 kilogram atık anlamına geliyor.
‘EKSİ 40 DERECEDE 100 KM’LİK RÜZGARA KARŞI YÜRÜYÜŞ’
Ailesinin bu seyahate nasıl tepki verdiğini sorduğumuz Ali Rıza Bilal, sevdiklerinin yolculuğuna olan tepkilerini şöyle ifade etti:
“Zavallı annem. Zavallı diyorum çünkü ben çocukluktan beri binaların tepesinden iple inerken veya adını bile bilmediğimiz yerlerde yarışmalara giderken hep dualarla uğurlardı. O yüzden alışık diyelim. Eşim Göksu, bu işi yapmamı hiç istemedi. Aylarca sanki ben bu işe hiç hazırlanmıyormuşum gibi davrandı. Ancak sonunda benim en büyük destekçim o oldu. Yazılarımı düzeltir, e-postalarımı kontrol eder ve maddi hesaplarda bana yardımcı olur. Kısacası en büyük desteği eşimden aldım. Öğrencilerim ve dostlarım ise her zaman ‘Kaptan ARB, sen zaten bu işi yaparsın’ dediler.”
Planlanan yolculuğunu, “Eksi 40 derecelik bir buz çölünde arkanızda 100 kiloluk bir kızak ve 100 kilometrelik rüzgâra karşı bin kilometre yürümeniz gerekiyor” diyerek anlatan Bilal, “Bu sırada ne konuşacak ne de duygularınızı paylaşacak biri var. Fırtınada, donmuş gözlüklerinizin arasından pusulaya bakarak ilerlemek, donmuş burun deliklerinizden nefes almaya çalışmak, çadırı rüzgâr altında kurmak ve soğuktan katılaşmış ellerle ocağı yakmak… Bütün bunlar başlı başına bir macera. Eminim en yalnız hissedeceğim an, uçağın beni buzun ortasına bırakıp gittiği an olacak. Uçağın ufukta kaybolduğu ve o sonsuz beyaz boşlukta tek başıma kaldığım an, en büyük macera olacak. Bu maceranın sonunda ise şanlı Türk bayrağımızı ilk kutba kadar taşıyıp ilk defa orada dalgalandırmak benim için en büyük onur olacak” dedi.