Fatih Altaylı’nın Teke Tek programında konuşan Prof. Dr. Anke Friedrish, Prof. Dr. Celal Şengör ve Prof. Dr. Mustafa Erik, öncesi ve sonrasıyla Kahramanmaraş depremini irdeledi. Prof. Friedrish, “Belli koşullar altında artçı depremlerle kırılmalar devam edebilir. Burada artçı depremler beklenebilir” diye konuştu. Prof. Şengör, “Şimdi Suriye’ye doğru hareketin devam edeceği kanaatindeyiz. Suriye, İsrail dahil. Oradan daha Kızıldeniz’e kadar iner. Buralarda büyük depremler olabilir” ifadelerini kullandı. Deprem mühendisi Prof. Dr. Mustafa Erdik ise “Deprem şartnamesine uyulursa her yerin riski 1’dir. Uyulmayarak yapılırsa yumuşak zeminlerde hasar yüksek, can kaybı az olur” değerlendirmesinde bulundu. Üç bilim insanı da ortak görüşte birleşti: Öldüren şey deprem değil altyapı…
Fatih Altaylı’nın Teke Tek programına konuk olan Alman deprem bilimci Prof. Dr. Anke Friedrish, Yer bilimci Prof. Dr. Celal Şengör ve deprem mühendisi Prof. Dr. Mustafa Erdik, çeşitli yönleriyle Kahramanmaraş depremini analiz etti.
Bilim insanlarının ortaya koydukları görüşlerden öne çıkan başlıklar şöyle:
PROF. DR. ANKE FRIEDRICH (ALMAN DEPREM BİLİMCİ/LMU JEOLOJİ BÖLÜM BAŞKANI): Bu depremlere ve zamanlamasına şaşırmıyoruz. Bizim için sürpriz değil. 7.8’lik depremde çok uzun bir kırık oldu, hızlı bir ivmeyle. Bazı modellemeler var, gerilme ilişkilerini ortaya koyan. Bunlar tahminler yapmamızı sağlıyor. Büyük bir kırıkta, yırtılmada bu alanın kırılması veya yırtılması en az 40-50 kilometreye uzanıyor. Serbest kalan gerilme, gerilme unsurunun sonuna birikiyor, orada küçük depremler olmaya devam ediyor. Önümüzdeki haftalarda aylarda, belli kurallara göre küçük depremler olmaya devam ediyor. İkinci büyük depremin ortaya çıkması çok enteresan. Doğu-batı yönde ortaya çıktı. Bunun sebebi de gerilme boşalmasından dolayı ortaya çıktı. Dün 6.4 büyük bir artçı deprem gördük. Bunun başka özelliği var; dikey kırılma oldu. Bu gerilme modellemesi üzerinden tahmin edilen bir durumdu. Bu kırılmanın güney kısmında meydana geldi. Bütün yük oraya boşaldı. Benim somut gözlemlerim bu şekilde. Şu ana kadar gerçekleşen en büyük felaket. Geçmişte bu kadar binada olmadığı için. Türk arkadaşlarımızla bu incelemeyi yapıyoruz. Depremin doğası benzer olayları meydana getirdi geçmişte ama zarar az oldu. Nüfus yoğunluğu daha azdı. Genel olarak şunu diyebiliriz; 7 ila 7.9 arasındaki depremler bütün yerleşik kıtalarda en çok insan ömrünü sona erdiren depremler tabiri caizse. Kıta yer kabuğunda yoğun bölgelerde meydana geliyor. Şili ve Haiti böyle depremden etkilendi. Ama öyle bölgeler var ki, daha yoğun, şiddetli depremler kıyı bölgelerinde görülebiliyor. Sumatra’da tsunami olduğu için daha çok etkilenme oldu.
“BÖLGEDE KIRILMALAR DEVAM EDEBİLİR”
9 sonra 7.5 depreminin görüldüğü yerde gerilme değişikliği var. Bu kırılmadan dolayı gerilme boşalması oluyor ve gerilme yer değiştiriyor. Bununla büyük bir deprem ortaya çıkabiliyor. Depremden birkaç saat sonra artçı sayısının arttığını görüyoruz. Fayın uzunluğu binlerce kilometre uzunluğunda. Kırılma ve boşalma oldu, sonra yırtılma ilerledi. 300 kilometrelik bir mesafe bu. Bu hareket 9 metre derinliğinde bir hareket. Daha sonra fotoğraflara da bakabiliriz bu bölgeden. Yüzeyin nasıl yer değiştirdiğini görüyoruz. Bu yer değiştirme miktarları uçlarda daha az. Belli koşullar altında artçı depremlerle kırılmalar devam edebilir. Burada artçı depremler beklenebilir.
“İSTANBUL BURADAN 800 KİLOMETRE UZAKLIKTA”
İstanbul’da durum nasıl olabilir? Bu modelleme net şekilde şunu gösteriyor. Böyle deprem kırıklıkları bu bölgeyle sınırlı oluyor. İstanbul buraya 800 kilometre uzaklıkta. Statik deformasyonuyla kırılmalardan etkilenmez. Ancak İstanbul Kuzey Anadolu fay hattında etkilenebilir. İstanbul’da Marmara Denizi’nden geçen fay hattı var. İstanbul daha genç bir sistem.
PROF. DR. CELAL ŞENGÖR (YER BİLİMCİ): Artçı depremin tanımı; depremden sonra aynı fay üzerinde veya ona yakın faylar üzerinde. Dolayısıyla bunların hepsi artçı depremdir. Bazen artçı deprem, ana depremden büyük olabiliyor.
PROF. ANKE: Bu kırılma genişleyebilir, uzayabilir. Artçı depremler bu bölgede görülebilir. Hepsi birleşebilir. Beraber gelişebilir.
“ŞİLİ 9,2 DEPREMİNDE 500 KAYIP VERDİ”
PROF. DR. MUSTAFA ERDİK (DEPREM MÜHENDİSİ): 80 yıldır deprem şartnamesini öğrenemediğimizi bu deprem yine hatırlattı bize. Hasar olabilir, hiç önemli değil. Mühim olan can kaybı. Türkiye’nin sosyo ekonomik açıdan en çok benzeyen ülkelerden bir tanesi Şili’dir. Orada 1910’da 9.1 büyüklüğünde deprem olmuştu. Bizdekinin 30-40 katıdır. 500 kilometre kıyıyı etkilemiştir. 30 milyar dolar mali hasardır. Onlar da ölü sayısı 500’dür. Sebebini sorarsanız yapı disiplindir. Deprem şartnamesinin uyumudur. Onlarda depremin dayanımı perde duvara bağlıdır. Bizde yüksek yapıda yüzde 1’dir. 1070-90 arasında birkaç kez gittim. Çok büyük cezalar vardı. Asrın felaketi herhalde can kaybından. Yüzümüzü kızartacak, utandıracak bir şeydir. Kurtuluş Savaşı’nda şehidimiz 40 bine yakındır. Burada neredeyse 50 bini buluyor. Hakikaten utanılacak bir şeydir. Şartnameye uyulursa büyük felaketler olmaz. Japon şartnameleri transfer edilen şartnameler değil, Japonya dışında zor kullanırsınız. Oradaki deprem yer hareketleri Japon ana karasına göre belirlenir. En kolay transfer edilen şartnameler Avrupa’dandır. Bizim şartnamemizde sıkıntı yoktur. Sıkıntı uygulanmamasıdır.
“YENİ MÜHENDİS HEMEN PROJE YAPMAMALI”
Bana sorarsanız en büyük suç hesap verebilirliğin tam teşekkül etmemesidir. Savcılarımız çalışıyor, bulduklarını mahkemeye sevk ediyorlar. Bunların neticede sorumluluklarının belirlenmesi lazım. Kim ne kadar sorumlu, bunları mahkemelerimiz eminim bulacaktır ama bu şekilde bir yere veremeyiz. Bugün 4 yıllık mühendis gidip istediği projelere imza atmamalıdır. Burada önemli olan yetkin mühendisliktir. Mesleki mesuliyet sigortası önemlidir. Hata yaparsa kendisine sigorta verilmez, piyasadan çekilir. Bugün Türkiye’de herkes müteahhit olabiliyor. Belli şartları sağlamadan herkesin müteahhitlik yapmaması lazım. Bunun arkasında mutlaka mali sorumluluk olması lazım. En önemlisi 3. şahıslara karşı mali yükümlülük. Bu oteller, özel okullar, özel hastaneler, alışveriş merkezleri için de yapılması lazım. TBMM bu kararı alması lazım.
PROF. ŞENGÖR: Türkiye’de menfaat ilişkileri öyle şey ki, bu tip kararları alamaz.
“BİNALARIN DEPREM SERTİFİKASI OLMALI”
PROF. ERDİK: Menfaat ilişkileri can kaybının önüne geçemez. Çok özenerek yapılmış özel okullar var. Öte yandan apartmanlardan bozularak yapılmış özel okullar var. Bunlara belli bir denetim mekanizmasını getirmek lazım. Kullanılmış araba alırken bile ekspere gidiyorsunuz. Amerika’da herhangi bir evi satacağınız zaman mutlaka depremle ilgili sertifika alacaksınız. Ev ve mesken. Biz ikisine de ev diyoruz. Ananızdan, babanızdan kalan yer sizin meskeniniz oluyor. İstanbul’da evler alınıp, satılıyor. Adam alırken ‘fiyatı iyi satar, başkasına satarım’ diyor. Bugün birçok bina yeşil bina sertifikası almak için yarışıyor. Yeşil bina sertifikası devam etsin; ancak deprem sertifikası alınması lazım. İnsan bir işyeri yapıyor, o plakayı aldıktan sonra oraya gelecek çok insan olur. Bu da iyiye imrendirme olur. Bunu sağlamamız lazım bizim. Bir firma başka bir firmanın denetimini yapacaksa, o firmada çalışan elemanların, denetimini yapacağı elemanlarından daha kaliteli olması lazım. Türkiye’de bizim aynı zamanda mahalle baskısını getirmesi lazım. Türkiye’de çok iyi çalışan gruplar vardı. Mesela Hazır Beton Birliği. Aynı şekilde yapı denetim firmaları kendi standartlarını getirirler. Bu standarda uymayanları üye almazlar. Mesela Deprem İzolasyon Derneği kuruldu. Gayet iyi çalışıyorlar. Özel sektörün kendi içinde bu denetimi sağlamaları lazım. Her şeyi devletten beklememek lazım. Biz 80 yıldır bunu yapamıyoruz. Bu bizim sistemik bir hatamız.
PROF. ŞENGÖR: Bu bizim sosyal hatamız. ‘Başımızı sokacak bir evimiz olsun’ anlayışı.
PROF. ANKE: Almanya’da denetleme sistemi ile ilgili somut bir şey söylemem. Almanya’da depremle ilgili insanların bilinci çok fazla yer tutmuyor. Çünkü depremler sık olmadığı için hatırlamıyor. Fay segmentleri ne kadar küçükse kaymalar küçük oluyor. O anlamda Almanya avantajlı. Ama Almanya’da nükleer santraller var. Depremde onlara daha fazla dikkat edilmesi gerekiyor.
PROF. ŞENGÖR: Almanya’nın kültüründe kurala riayet var. Bunu Türkiye’de hala yerleştiremedik. Kurala riayetin kendisinin lehine olduğunu bilmiyor insanlar.
PROF. ANKE: 6.4’lük deprem kesinlikle artçı depremdir. 7.5 olanı ise ayrı bir deprem olarak nitelendirebiliriz.
“SURİYE VE İSRAİL YÖNÜNDE BÜYÜK DEPREMLER OLABİLİR”
PROF. ŞENGÖR: Şimdi Suriye’ye doğru hareketin devam edeceği kanaatindeyiz. Suriye, İsrail dahil. Oradan daha Kızıldeniz’e kadar iner. Buralarda büyük depremler olabilir. Bingöl Yedisu’da aynı büyüklükte bir deprem bekliyoruz.
PROF. ERDİK: İstanbul’da zemin sıkıntısı Bakırköy ve Haliç etrafındadır. Onun haricinde esas yerleşim yerlerinde çok büyük bir sıkıntı yok. 1999 depreminden sonra ABD’li deprem adamları ‘İstanbul’da deprem olma ihtimali 30 yılda yüzde 60-65’ dedi. Neden 30 yıl; çünkü ABD’deki mortgage süresi 30 yıldır. İstanbul’da beklerken, İzmir’de, Van’da, Düzce’de, Maraş’ta oldu. Depremlerin olma zamanı ile ihtimali arasında çok büyük bir bağlantı yok. Deprem şartnamesine uyulursa her yerin riski 1’dir. Uyulmayarak yapılırsa yumuşak zeminlerde hasar yüksek, can kaybı az olur.
Kaynak:haberturk.com