Magazin gazeteciliği demek, bu mesleği yapmak, mesleği iyi bilmek demektir. Sizin magazin ile iç içe olduğunuzu biliyorum. Başka sanatçılarla patron arasındaki ilişkilerde patron sanatçı ilişkisi vardır. Oradaki bazı sanatçıların kulislerdeki dedikodularını ve sahnede birebir yaşananları bizler çok iyi biliyoruz. Sizler ise MAKSİM gibi bir müessesenin yıllarca patronluğunu yapmış biri olarak bizim bilmediklerimiz ile sizin bildikleriniz arasında farklar var. Hangi sanatçı kaç para alır bilmeyiz. Hangi sanatçının sesi daha iyi siz daha iyi bilirsiniz. Bizim bildiğimiz ise sanatçıların özel hayatları, aşk dedikoduları, sahne almış oldukları kulislerde dönen dedikodulardır. Biz bunları bilir bunları yazarız. Hatırlatmak istediğim şey şu; Seren Serengil ve annesi Nevin Serengil Muazzez Abacı’yı dinlemeye geldiklerinde Abacı Seren’in yanına gidip bizler hemen resimlerini çekmeye başladık. Muazzez hanım şu lafı söyledi; “Benim bir mekanda Muzeyyen Senar’ı dinlerken bir resmim var mı? Şimdi neden çekiyorsunuz?” dedi. Bu gazete arşivlerinde de vardır. Birde Bülent Ersoy’un Seren’i istemediğinden bahsetmişsiniz. Onu bilmem. Muazzez Abacı’nın sahnede bu lafları söylediğini bilirim.
SEREN İLE NEDEN MAHKEMELİK OLDUNUZ?
Bu son dönemlerde sizi birçok magazin masalarında görüyorum. Yargısız infazlar çok oluyor. İddialar deyip geçilip dedikodular konuşuluyor. Aslı astarı olmayan o kadar çok haber görüyorum ki gazetecilik mesleği zaten bu yüzden bağırtkan, çağırtkanları alıp magazin masası kurup program yapıyorlar. Yürekleri yiyiyor ise yıllardır kulis kapılarını kıran türkücüleri anlatsınlar. İstediği saatte alt kadrolardaki ses kadınların evlerini gece yarısı basan sanatçıları yazsınlar. Yürekleri yetiyorsa program yapılan kanal müdürleri sunucularla yaptıkları gizli kaçamakları anlatsınlar. Tabi yetmiyor. Biz seksenli, doksanlı yılların magazin muhabirleri olarak Ankara’da kaçamak yapan bakanları yakaladık. Politikacıların sevgililerini yazdık. Hayali ihracat yapan mafyaların, gazino masalarının önünde boy gösteren iş adamlarını yazdık. Siz biliyorsunuz. Oturup bunları yazmak lazım. Bir gün Gülben Ergen ile kötü, ertesi gün çok iyi olmak değildir. Seren Serengil’in Ankara Başkent Gazinosu’nda sahneye çıktığı ilk günden beri biliyorum. Annesi Nevim hanım kızını mafya liderlerine karşı nasıl korudu ben biliyorum. Yaşı küçük olmasına rağmen sahne alabilmesi için yaşını büyüttü. Sahne aldığı ilk günlerde heyecandan eli ayağı titrer ne yapacağını bilemezdi. Mücadeleci yapısını elden bırakmadı. Şan dersleri aldı. Assolist oldu. Bu arada Seren Serengil’i desteklediğimden veya herhangi bir menfaatim olduğundan bunları yazmıyorum. Kim olursa olsun haksızlığa uğradığı zaman gazeteci olarak bunları yazmak görevim. Günümüz sanatçılarının sabah aşık olup akşam ayrılmalarını hepimiz biliyoruz. Cihangir sokaklarında boy gösterip, kameralara yakalanıp pişman olan çok sanatçımız var. Herkes paparazi olmuş. İstediğini çekip istediğini yazıyor. Ben bunları hatırlatmak için yazdım. İnşaallah hatırlarsın.