Günümüzde ilişkiler, adeta bir labirent gibi karmaşık ve belirsiz bir hale geldi. Birbirine sıkı sıkıya bağlı hayaller, beklentiler ve toplumsal normlar, çoğu zaman bireylerin kim olduğunu unuturmuşçasına bir çarpıklık yaratıyor. Bu yazıda, modern insanın aşkı, ilişkileri ve kendini bulma çabası üzerinde biraz duralım.
Artık dijital bir çağda yaşıyoruz. Sosyal medya, insanları birbiriyle tanıştırma kapasitesinin yanı sıra, sayfaların ardında saklanmış olan yalnızlıkları da açığa çıkarıyor. Herkesin evde birer ekran aracılığıyla kurduğu sanal ilişkiler, yüz yüze olanlardan çok daha karmaşık ve yanıltıcı hale geliyor. Bir tıkla kıskançlık, kaygı ve en önemlisi kafa karışıklığı doğuruyor. İnsanlar, gerçek ihtiyaçlarını anlamaktan ziyade, başkalarının hayatına ne kadar uyum sağlayabileceklerinin derdine düşüyor.
Çoğunlukla, kaçınılmaz kıyaslamalar ve toplumsal baskılar altında insanlar, ilişkilerinde ne istemeleri gerektiğini bilemiyorlar. Aşkın büyüsü, çoğu zaman “mükemmel” bir ilişki arayışında kayboluyor. Bu, bazı bireylerin kendilerini kaybetmesine, kimliklerini sorgulamasına ve gerçek hislerini bastırmasına neden oluyor. “Aşk nedir?” sorusuna verilen cevaplar bile, dönemsel bir trend şeklinde değişiyor. Sadece fiziksel çekim ya da sosyal statü arayışı mı? Yoksa gerçek bir bağ mı? Bu sorular, birçok insanın kalbinde yanıt aradığı muamma haline geldi.
Bir diğer dikkat çeken nokta ise, bireylerin kendilerine kurduğu “ideal” ilişki profili. Aşkın, her iki tarafın da eşit olarak paylaştığı bir deneyim olması gerektiği gerçeği göz ardı ediliyor. Bireyler, çoğu zaman karşılarındakinden beklentiler içinde boğuluyor ve onları tatmin etme çabasına giriyor. Ne yazık ki, bu süreçte ikili iletişimin derinliği kayboluyor. “Ne istediğimiz” sorusunun cevabını bulamayan bireylerin, estetize edilmiş ilişkiler içinde kaybolması kaçınılmaz oluyor.
Modern çağda ilişkilerin karmaşası, bireylerin ruhsal yapısıyla doğrudan bağlantılı. Kendini tanımayan, duygularını ifade edemeyen ve ihtiyaçlarını doğru bir şekilde belirleyemeyen bireyler, sağlıklı bir ilişki kurmada zorlanıyor. Bu karmaşadan kaçış, belki de kendi iç yolculuğumuzu başlatmakta yatıyor. Kendi içimizdeki dengeyi bulabildiğimizde, belki aşkın gerçek anlamını da keşfedebiliriz. Çarpık ilişkilerden uzaklaşmak ve kalpten gelen bir bağ kurmak için önce kendimizi tanımamız gerektiği unutulmamalı. Aşk, bir başkasının değil, öncelikle kendi iç huzurumuzun bir yansımasıdır.
Simay ohara / enerji terapisti
