Atatürk yaşarken kendisi için bir mezar yaptırmadı, defnedilmek istediği yere dair de bir vasiyeti yoktu. “Beni milletim nereye isterse oraya gömsün.” dedi. 10 Kasım 1938’den 1953’e kadar geçen 15 yıllık süreçte Rasattepe’de (Anıttepe) adım adım neler yapıldı? Hangi aşamalardan sonra Ankara kollarını açtı ve Atatürk’ü kucakladı? Anıtkabir’in simgelerine vefatının 85. yılında gelin birlikte bakalım.
Saat 9’u 5 geçtiğinde 2 dakikalığına hayat dursa da Türkiye’nin kalbi her 10 Kasım’da Anıtkabir’de atıyor. Peki Atamızın ebedi istiratgâhının kaç yılında yapıldığını, projenin kime ait olduğunu Anıtkabir’deki simgelerinin anlamını ne kadar hatırlıyoruz? Cumhuriyetimizin Kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü vefatının 85.yılında saygı, sevgi ve özlemle anarken Anıtkabir’in bilinen, bilinmeyenlerini hep birlikte hatırlayalım istedik.
“BENİ MİLLETİM NEREYE İSTERSE ORAYA GÖMSÜN”
Atatürk yaşarken kendisi için bir mezar yaptırmadı, defnedilmek istediği yere dair de bir vasiyeti yoktu. Ama şöyle bir anıdan söz edilir: Atatürk, vefatından 15 yıl önce bir sohbet sırasında “Beni milletim nereye isterse oraya gömsün. Fakat benim hatıralarımın yaşayacağı yer Çankaya olacaktır.” demişti.
Ata’nın vefatından günler sonra Anıtkabir’in inşaatının yapılacağı yerin tespiti için Başbakanlık bünyesinde bir komisyon kuruldu. Çankaya, Etnoğrafya Müzesi, Ankara Kalesi, Gençlik Parkı, Hıdırlık Tepe (Altındağ), Gazi Orman Çiftliği gibi adresler belirlendi.
Meclis’te kurulan üst komisyon ise bu seçenekleri ikiye indirmişken, “teklif edilen yerler dışında başka yerler de incelenebilir” görüşü geldi. Ve bu öneri sonrası Rasattepe (Anıttepe) adı konuşulmaya başladı.
“ANKARA KOLLARINI AÇMIŞ ATATÜRK’Ü KUCAKLAMIŞ OLACAKTIR”
“Rasattepe, bugünkü ve yarınki Ankara’nın genel görünüşüne göre, bir ucu Dikmen’de öteki ucu Etlik’te olan bir hilal (yarım ay)’in tam ortasında, bir yıldız gibidir. Ankara hilalin gövdesidir. Anıtkabir’in burada yapılması kabul edilirse, şöyle bir durum ortaya çıkacaktır. Türkiye’nin başkenti olan Ankara şehri, kollarını açmış Atatürk’ü kucaklamış olacaktır. Atatürk’ü böylece bayrağımızdaki yarım ayın yıldızının ortasına yatırmış olacağız. Atatürk, bayrağımızla sembolik olarak birleşmiş olacaktır.”
“ANITKABİR’İN YAKINDAN GÖRÜLDÜĞÜ KADAR UZAKTAN DA GÖRÜLMESİ GEREKİR.”
İşte bu sözlerle birlikte Ata’nın ebedi istiratgahının neresi olacağı belirlendi. Ardından Rasattepe’nin kamulaştırılması kararı alındı. Ve sıra Anıtkabir’in özelliklerini belirlemeye geldi. “Büyük Türk Ulusunun kalbinde yaşayan Büyük Adamın eserlerini ebediyete mal edecek olan Anıtkabir, aşağıdaki esaslara göre hazırlanmalıdır. Anıtkabir bir ziyaret yeri (ziyaretgah) olacaktır. Anıtkabir’in yakından görüldüğü kadar uzaktan da görülmesi gerekir.”….
Bu ilkeler Anıtkabir Proje Yarışması şartnamesinin temeli oldu. 1 Mart 1941 tarihinde yarışma açıldı. Yarışma süresi 8 aydı. Yarışmanın açıldığı yıl, İkinci Dünya Savaşı’nın en kanlı, en çetin zamanıydı. Bu nedenle Yarışma süresi 2 Mart 1942 tarihi akşamına kadar (4 ay) uzatıldı. Yarışma sonucunda jüri üç proje seçecekti. Birinciye verilecek ödül, inşaatın kontrol hakkı (yüzde 3) olacaktı.
Yarışmaya Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya’dan toplam 49 proje katıldı.
İki proje ilk etapta gerekli özellikleri taşımadığından, 17’si ise yeterli nitelikte bulunmadığı için kabul edilmedi.
Geri kalan 30 projeden 19’u ikinci elemede jüriden onay alamadı. Son incelemede ise 11 projeden 3’ü ödül verilmeye değer bulundu.
Bunlardan biri ünlü Tannenberg Anıtını yapan Alman Prof. Johannes Kruger’in, biri İtalyan Prof. Arnaldo Foschini’nin, biri de İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda’nın eserleriydi.
Ve sıra bu üç projeden birini seçmeye geldi. Anıtkabir Proje Yarışması Şartları içinde geçen bir maddeye göre, jürinin ödüle değer bulduğu üç eserden birini seçme yetkisi hükümete aitti. Hükümetin tercihi, Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda’nın eserinin uygulanması yönünde oldu. (7 Mayıs 1942)
Anıtkabir projesinin nasıl meydana getirildiğini Prof. Emin Onat şöyle açıklamıştı: Biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ’dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O’nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Bu ruh, milletin içinden geçtiği medeniyetlerden birine ait, ölümlü bir ruh olamazdı. Atatürk’ün dehası bize gösterdi ki, dünyanın en büyük medeniyeti olan Sümer medeniyeti, Türkler tarafından yaratılmıştır.
İşte bunun içindir ki batılılaşma yolunda en büyük hamlemizi yapan Ata’nın Anıtkabir’ini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedibin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.
“ATATÜRK,KENDİSİNİ HATIRLATMAK İÇİN BİR ANITA, BİR ABİDEYE İHTİYACI OLMAYANLARDANDIR”
Anıtkabir’in yapımına 9 Ekim 1944’de başlandı ve 1 Eylül 1953’de bitirildi. Toprak tesviyesi ve Aslanlı Yol’un istinat duvarlarının yapılması, Mozole ve yardımcı binaların yapımı, anıta çıkan yollar, Aslanlı yol ve tören meydanı, Şeref Holü’nün döşemesi olmak üzere inşaat dört aşamada tamamlandı.
Anıtkabir’in mimari özelliklerine gelince… Yurdun dört bir yanı Ata’sının anıt mezarı için buluştu. Polatlı ve Malıköy’den gelen beyaz travertenler, Çanakkale’den getirilen krem, Hatay’dan getirilen kırmız mermerler vardır. Anıtkabir’in inşasında, Karabük Demir-Çelik Fabrikalarından getirilen çubuk demir kullanılmıştır mesela…
Anıtkabir’in yapımı istenilen duruma gelince ikinci komisyon kuruldu. Komisyonun görevi; Anıtkabir’de yapılması düşünülen heykel ve kabartmaların konuları ile anıtın çeşitli yerlerine yazılacak yazıların tespitiydi. “Anıtkabir’e konulacak heykel, kabartma ve yazıların konuları, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’ndaki hayatı ve Türk inkılaplarından seçilecektir.” Öyle de yapıldı.
Aslanlı Yol… Anıtkabir’e giriş yerinden başlayarak, ortadaki Tören Meydanı’na kadar uzanan yoldur. Bu yol, ziyaretçileri Atatürk’ ün huzuruna çıkmak için hazırlar. Yola 26 basamaklı merdiven ile çıkılır. Bu 26 basamak; Büyük Taarruz’un başlangıç tarihini 26 Ağustos 1922’yi simgeler. Oturan 24 aslan heykeli ise 24 Oğuz Boyu’nu temsil eder. Bu heykeller Hitit sanat tarzı ile yapılmıştır.
Merdivenlerin tepesinde her iki yanında ise heykeller vardır. Soldaki erkek grubunda asker, köylü ve Türk genci yer alır . Bu heykel grubuyla savunma, üretim, eğitim mesajı verilirken Türk milletinin kendisine özgü ağırbaşlılığı ve yüksek irade gücü temsil edilir.
Kadın heykel grubunda ise iki kadın başak çelengi tutarak bereketli Türkiye topraklarını simgeler. Ortada yer alan kadın ise elini yüzüne kapatmış ağlamaktadır. Bu heykellerle Atatürk’ü kaybetmenin üzüntüsü yaşayan Türk kadının gururlu ve ağırbaşlı duruşu anlatılır.
Anıtkabir’in en önemli bölümü Mozole’dir. Tören Meydanı’ndan 42 basamaklı merdivenle çıkılan Mozole, iki katlı ve dikdörtgen planlı bir yapıdır. Bu bölüm anıtın yapılışında ağırlık merkezi olmuştur. Çünkü, Atatürk’ün kabri ve sembolik lahit bu bölümde bulunmaktadır.
Şeref Holü’ne giriş kapısının iki tarafında, Atatürk’ün Türk Gençliği’ne Hitabı ile Cumhuriyetin 10’uncu Yıl Nutku yazılıdır.
Anıtkabir’de. Hürriyet, İstiklal ,Mehmetçik, Zafer, Müdafaa-i Hukuk, Cumhuriyet , Barış Kulesi – 23 Nisan ,Misak-ı Millî ve İnkılap olmak üzere 10 kule yer alır. Atatürk’ün mozolesinin bulunduğu şeref salonun altında Atatürk ve Kurtuluş Savaşı müzesi bulunuyor.
DOLMABAHÇE- ETNOĞRAFYA- ANITKABİR…
10 Kasım 1938 tarihinde Dolmabahçe Sarayı’nda hayata gözlerini yuman Atatürk’ün naaşı, 16 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 21 Kasım 1938 günü çok büyük bir cenaze töreni ile Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konuldu. Atatürk’ün naaşı vefatının 15 yılında Anıtkabir’e taşındı.
Kaynak: https://www.anitkabir.tsk.tr/ ve Anadolu Ajansı