Türkiye ile ABD arasında son dönemde yapılan görüşmelerde CAATSA kapsamındaki yaptırımların kaldırılması ve F-35 programına dönüşün yolunun açılması için formül aranıyor. Çözüm arayışından rahatsız olan Rum lobisi ve FETÖ’nün ise olası bir mutabakatı baltalamak için iş birliği içine girdiğine dair şüpheler var.
Yunanistan’da endişe
Görüşmeler, 2028 yılında hizmete alacağı F-35’ler ile Türkiye’ye karşı hava gücünde üstünlük kurma hesabı yapan Yunanistan’da endişeye neden oldu. ABD’deki Rum lobisi harekete geçerken, FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen Amerikan Girişimcilik Enstitüsü (AEI) uzmanlarından Michael Rubin de sahneye çıktı.
Geçen hafta BM haftası nedeniyle diplomasinin nabzı New York’ta attı. Bu süreçte 23 Eylül’de Yunan basınında F-35 programına dönüş için S-400 bataryalarının İncirlik’te konuşlanmasının şart koşulduğu yönünde haberlerin yer aldı. Haberde, Başbakan Miçotakis’in 5 Eylül’de ABD Dışişleri Bakanı Antnoy Blinken ile yaptığı görüşmede, endişelerini ilettiği de aktarıldı.
Haberin kaynağı olan ve bilgileri doğrulayan kişinin ise FETÖ’ye yakınlığı ile bilinen Rubin olması dikkat çekti. S-400’lerin İncirlik Üssü’ne konuşlanacağı iddialarını algı maksatlı olarak değerlendiren yetkililer, “Bu iddiaların ardındaki FETÖ destekçisi Rubin, en büyük Türk düşmanı” değerlendirmesinde bulundu. Açık kaynaklarda yer alan bilgilere göre de, Rubin, 15 Temmuz öncesinde yazılarında “Türkiye’de askeri bir darbe olabileceği” tahmininde bulunmuştu. Rubin’in “Gülen, Humeyni gibi Türkiye’ye dönebilir” dediği de belirtilmişti.
Dışişleri Bakanı Fidan, New York’ta ABD Dışişleri Bakanı Blinken ile görüşmüştü.
Pozitif yaklaşım gördüm
Fidan ile Blinken, New York’ta 27 Eylül’de görüştü. Fidan, bu görüşmeden bir gün sonra TRT Haber canlı yayınında değerlendirmede bulundu. “ABD tarafından kabul edilmesi mümkün olunmayan teklif sunulduğu iddiası var” sorusu üzerine “Siz de söylediniz bunlar iddialar” diyen Fidan, şunları kaydetti:
“Özellikle kritik görüşmelerle ilgili, çerçeve konularda tabii pozisyonumuzu belirliyoruz ama onun dışında, neyi nasıl yapacağımıza ilişkin pozisyonlarımızı nihai hedefimize ulaşana kadar açıklamama gibi bir tutumumuz var. Burada bizim her zaman üzerinde durduğumuz bir prensip var. CAATSA meselesi Türkiye ile ABD arasında müttefiklik ilişkisini zedeleyen hususlardan biri olmuştur. Bundan çıkmamız lazım. Amerikan senatosunda kongre üyeleri ile yaptığım görüşmelerde de dedim ‘Sizler Hindistan’ın nükleer silahlarını yönetebilen bir müttefiklik ve mevzuat şekli geliştirdiniz burada. Türkiye’nin sahip olduğu bir hava savunma sisteminden dolayı topyekün Amerika-Türkiye ilişkilerini riske atan bir yaklaşımın stratejik bir bakışla değerlendirme ile alakası yok. Bu bizi, Türkiye-Amerika ilişkilerini bir kapanın içine sıkıştırdı. Bu kapandan her iki ülkenin de çıkması lazım. Ben burada pozitif bir yaklaşım gördüm. Bunun modalitesi, çeşitleri nasıl olur ona ilişkin teklifler gündeme geliyor. Cumhurbaşkanımıza da konuları arz ediyoruz. Onun da zaten kararlı durduğu bir husus bu. Önemli olan gerçekten olgun bir şekilde sorunu iyi tanımlayıp bu sorunu çözüme yönelik iradeyi ortaya koymak. Yakın zamanda somut bir adım gündeme gelir mi? Bekleyip göreceğiz.”