Cumhurbaşkanı Erdoğan basın toplantısında “ABD ile aramızda yeni döneme ilişkin güçlü bir irade gördük” ifadesini kullandı.
Erdoğan’ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
“Kıymetli basın mensupları, saygıdeğer misafirler, hanımefendiler, beyefendiler sizleri en kalbi duygularımla, saygıyla selamlıyorum.
NATO zirvesi vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Yaptığınız görüşmelerin ülkelerimiz başta olmak üzere tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum.
“BÖLGESEL AKTÖRLERİN ETKİSİ ARTIYOR”
Küresel ekonomik ve güvenlik mimarisinde köklü değişimlerin yaşandığı dönemden geçiyoruz. Bölgesel aktörlerin etkisi ve ağırlığı günden güne artıyor. Son 1,5 yıldır koronavirüs salgını bu değişimi hızlandırmıştır.
Ekonomiden, ticarete, toplumsal hareketlerden, kamu güvenliğine kadar salgının artçı sarsıntılarına şahit oluyoruz. Salgınla beraber İslam karşıtlığı ve ırkçı akımların dünyanın çeşitli yerlerinde yaygınlaştığını görüyoruz.
Sorun çözme mekanizmaları işlerliklerini kaybediyor. Salgınla beraber ekonomileri kötüleşen az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere yönelik yardımların şarta bağlanması adalete, hakkaniyete bağlı olan inancı aşındırıyor.
Dünyanın içinde bulunduğu manzara bize NATO’nun da üzerine inşa edildiği ittifak, dayanışma ruhunun önemini göstermiştir.
“İTTİFAK GÜÇLENDİRİLMELİ”
NATO’nun hem belirleyiciliği ve sorumlulukları artmıştır. Üye devletler kurucu ilkelere sahip çıkmalı, ittifakı güçlendirmelidir. NATO’nun sağladığı güvenlik şemsiyesinde ittifak her yerde aktif rol üstlenmelidir. Dönem sorumluluktan kaçma değil elini taşın altına koyma dönemidir.
Zirve vesilesi ile özellikle ABD Başkanı Joe Biden’la az evvel bir araya geldik. İttifakın önümüzdeki 10 yıl haritasını teşkil edecek 2030’a ilişkin önemli kararlar alındığı zirvemizi tamamladık.
NATO’nun güvenliğine yönelik tehdit, meydan okumalar hakkında görüş alışverişinde bulunduk. NATO’yu askeri bakımdan muhkem hale getirirken siyasi bakımdan tahkim edilecek kararlar aldık. Stratejik konseptin günümüz şartlarla güncelleme sürecini başlatan kararlar aldık.
“ÜZÜLEREK BİR HUSUSUN ALTINI ÇİZİYORUM…”
Terörle mücadele başta olmak üzere Türkiye’nin öncelik, hassasiyet ve haklı beklentilerini müttefiklerimizin dikkatine sunduk. Ancak burada üzülerek bir hususun altını çizmek istiyorum. Terör meselesinde örgütler arasında ayrım yapan, iyi terörist, kötü terörist sınıflamasına giden çarpık düşünce ne yazık ki kendini koruyor. Bunun terör örgütlerine cesaret vereceği açıktır. DEAŞ tehdidinin yeni isimler altında varlığını sürdürmesi, terörle mücadele rehavet ve çifte standardın yeri olmadığını göstermiştir.
Türkiye DEAŞ’a karşı mücadele etmiş, Suriye’den sökülüp atılmasını sağlamış tek NATO müttefiğidir. İdlib’de tesis ettiğimiz güven atmosferi ile yeni bir insani trajedinin ve büyük göç dalgasının önüne geçtik. Son günlerde İdlib’e yönelik rejim ve PKK/YPG saldırılarının yoğunlaşması bu bölgeyi tekrar kaosa sürüklemeyi amaçlamaktadır. Geçen Cumartesi YPG/PKK terör örgütü Şifa hastanesini hedef alıp insanları katletmiştir. Bu örgütün kanlı yüzünü göstermeye kafidir.
“PYD/PKK’YA VERİLEN DESTEĞİN SONLANDIRILMASI GEREKTİĞİNİ DİLE GETİRDİK”
Zirve hitabımız ve ikili görüşmelerimizde PYD/PKK’ya verilen desteğin sonlandırılması gerektiğini açıkça dile getirdik. Suriye’nin bir terörist yetiştirme kampına dönüşmesinin önüne geçmeye çalıştık. 9 bine kadar yabancı terörist savaşçı yakalayıp, ülkelerine geri gönderdik. 100 bini aşkın terör şüphelisine ülkemize giriş yasağı koyduk. Yakalayıp kaynak ülkelere teslim ettiğimiz teröristlerin ellerini kollarını sallayarak serbestçe dolaşabilmesi, hatta kimi ülkelerde terör eylemi yapabilmesi büyük zaafiyettir.
Türkiye yabancı terörist savaşçıların engellenmesine yönelik çabalarında tek başına bırakılmıştır. Ülkemiz Suriye mahreçli düzensiz göç yükünü yalnız başına omuzlamak durumunda kalmıştır. Türkiye’ye verilen taahhütlerin çoğu yerine getirilmemiştir.
“MÜTTEFİKLERİMİZ SIĞ HESAPLARI BİR YANA BIRAKMALI”
Meşru hükümetin daveti üzerine sağladığımız hem Libya’nın uzun süre iç savaşa sürüklenmesi engelledi hem siyasi sürecin önünü açtı. Dağlık Karabağ’da 30 yıllık gecikme ile olsa adalet tecelli etti, bölgede umutlar yeniden yeşerdi. Yeni bir dönemin kapıları aralandı. Ülkemizin sınırları dışında yürüttüğü müttefiklerimizin güvenliğine katkı sunan operasyonlara ittifak tarafından güçlü destek verilmesi tercihten öte zorunluluktur.
Müttefiklerimiz sığ hesapları bir yana bırakıp Türkiye ile tam dayanışma sergilemelidir. ABD Başkanı Joe Biden’la az evvel bir araya geldik. Gündemimizde yer alan konularla ilgili kapsamlı görüş alışverişinde bulunduk. Görüş ayrılığı yaşadığımız meseleleri, ortak çıkarları yapıcı bir yaklaşımla ele aldık.
“SON DERECE YARARLI BİR GÖRÜŞME OLDU”
Yapacağımız ortak çalışmaları sayın Biden ve ekibiyle görüştük. Türkiye DEAŞ’la mücadeleye destek vermenin yanında NATO’nun sınırının, müşterek çıkarların savunucusu olmuştur. Salgın sonrası ortaya çıkacak yeni fırsatları dikkate alarak aramızdaki ekonomik potansiyeli değerlendirdik.
İki müttefike ve stratejik ortağa yakışır şekilde doğrudan diyalog kanallarını etkin kullanma hususunda mutabık kaldık. İkili işbirliği, bölgesel istişare mekanizmalarının yeniden canlandırılması gerektiğinin altını çizdik. Neticede son derece yararlı ve samimi bir görüşme oldu.
“ÇÖZÜLEMEYECEK HİÇBİR MESELE YOK”
Sayın Biden’la önümüzdeki dönemde bu hedefler doğrultusunda işbirliğimizi arttıracağız. Türkiye-ABD ilişkilerinde çözülemeyecek hiçbir mesele olmadığını tam tersine zengin bir görünüm sergilediğini düşünüyorum. Türkiye ile ABD’nin bundan sonra da aynı hassasiyetle çalışmalarını yürüteceğine inanıyorum.
Zirve marjında bir diğer görüşmeyi Birleşik Krallık Başbakanı sayın Boris Johnson’la yaptık. Dost, müttefik ve stratejik ortak olarak ikili işbirliğini sürdürme irademizi karşılıklı olarak vurguladık.
Video konferansla sıklıkla konuştuğum Şansölye Merkel ile yüz yüze görüştüm. Sayın Micotakis’le görüşmemizde yeniden canlandırdığımız diyalog mekanizmalarının sürdürülmesini kararlaştırdık. Pozitif gündemi destekleyecek adımların atılması hususunda fikir birliğine vardık. Hatta görüşmelerimizi ikili yapalım, daha da ilerisi görüşmelerimizi özel hattan yapmak suretiyle araya birilerini sokmanın anlamı yok kararına vardık.
İspanya, Hollanda, Fransa Cumhurbaşkanı ile biraraya geldik. Litvan ve Leton mevkidaşlarımla görüşmelerim oldu. 24 Haziran’daki zirve öncesinde Türkiye-AB ilişkileri konusunda görüş alışverişinde bulundum. Dün ayrıca Macaristan Başbakanı ile verimli ikili bir görüşme yaptık.
Belçika Hükümeti’ne NATO Genel Sekreteri’ne teşekkürlerimi sunuyorum. Zirvemizin hayırlara vesile olmasını diliyorum, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum, kalın sağlıcakla.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşması sonrasında gazetecilerin sorularına geçildi.
Biden ile olan görüşmede Afganistan konusuyla ilgili bir karara varılıp varılmadığı sorusu ve S-400 hava savunma sistemi ile F-35 programıyla ilgili gelen soruya Erdoğan şu yanıtı verdi:
“ABD’NİN BİZE VERECEĞİ DESTEK…”
“Afganistan konusundaki düşüncelerimizi çok açık, net olarak sayın Biden’a ifade ettim. Türkiye eğer Afganistan’dan çıkmamız istenmiyorsa, özellikle orada belli bir desteğin verilmesi isteniyorsa, diplomatik, lojistik, mali konularda ABD’nin bize vereceği destek önem arz ediyor. Ayrıca burada Taliban gerçeğini bir kenara koymak mümkün değil. Onlarla da birçok görüşmeleri, farklı atacağımız adımlarla sürdürebiliriz. Afganistan’da biz Pakistan’ı, Macaristan’ı alma düşüncemizi kendilerine söyledik. Bütün bunlarla birlikte Afganistan halkı herhangi bir sıkıntıyı yaşamadan bu desteği kendilerine verelim. Şu an itibariyle bir mutabakat söz konusu. Bir sıkıntı söz konusu değil.
S-400 konusunu tabii ki burada yapılacak olan böyle bir görüşmede S-400’ün gündeme gelmemesi mümkün değil. Bizim düşüncemiz daha önce ne ise aynı düşünceyi sayın Başkan’a ifade ettim. F-35 konusunu aynı şekilde ifade ettim. Savunma sanayiyle ilgili olarak müşterek yapabileceğimiz nelerdir, bunları ifade ettim. Bundan sonraki süreçte de Dışişleri, Savunma bakanlarımız muhataplarıyla görüşmek suretiyle bu süreci inşallah sağlama bağlayacaklardır.”
“SURİYE VE LİBYA’DA MÜŞTEREK ÇALIŞMA YAPABİLİRİZ”
TRTWORLD mensubu gazetecinin Fransa Cumhurbaşkanı Macron’la yapılan görüşmelerle ilgili sorusuna Erdoğan şu yanıtı verdi:
“Fransa’yla da bugünkü görüşmemizde özellikle ikili görüşmelerimizin ciddi bir dayanışma içerisinde, devamında mutabık kaldık. İslam karşıtı anlaşılmaların kendisi açısından yanlış olduğunu, benim İslama karşı olmamın mümkün olmadığını bunu bana ısrarla söyledi. Bu süreç içerisinde ne yazık ki bazı mahfiller bu tür şeyleri uydurdular, benim İslama karşı olmam sözkonusu değildir, bunu bir dost olarak size söylüyorum dedi. Dedim ki, böyle olduğuna göre bundan sonraki süreçte de bunları tavzih edecek açıklamalar olursa çok çok isabetli olur. Çünkü vatandaş olarak söylemiyorum ama vatandaş olan, olmayan Fransa’da bugün 750 bin müslüman var. Bunu Türkler’in dışında Fas, Cezayir, Tunus’u katarsak rakam daha da ileri gidebilir. Bu konuyla ilgili olarak da kendisi hassasiyetini ifade etti.
Suriye ve Libya konusunda müşterek bir çalışmayı yapabilir miyiz, yapamaz mıyız bu konu üzerinde durdu. Biz bu işlerde daha rahatız, yapabiliriz dedik. Görüşmelerimizi devam ettireceğiz.
“YUNANİSTAN BAŞBAKANI İLE GÜZEL BİR GÖRÜŞME GERÇEKLEŞTİ”
Sayın Miçotakis’in ifadelerine katılıyorum. Sessiz sakin bir yıl oldu, olacak düşüncesini paylaşıyorum. Aramızda güzel bir görüşme geçti ve gerek Ege gerek diğer bölgelerde olsun bundan böyle kendisine şunu söyledim; üçüncü ülke veya kişileri bu işe karıştırmayalım. Bu tür sıkıntılı anlar olduğunda siz beni özel hattan arayın ben de sizi özel hattan arayayım. Herhangi bir sıkıntı yaşamadan Türkiye-Yunanistan olarak adımlarımızı atalım. Sıkıntılı konular nelerse masaya koyalım, görevlendirdiğimiz arkadaşlar çalışıp, bize getirsinler. Nihai kararda adımlarımızı atalım.
Biz kararımızı verdiğimizde neticeyi bildirip, o sorunu kaldıralım. Aynı şekilde bizim sizden istediğimiz konu varsa siz de masadan kaldırınca bu masa çözüm masası haline gelmiş olacak. Bunu da iki lider kendi arasında yapmış olacak.
“BIDEN’I TÜRKİYE’YE DAVET ETTİM”
Yüz yüze görüşmemiz NATO’daki zirveyle birlikte gerçekleşiyor. Benim şahsen Biden’la görüşmem, tanışmam yeni değil, çok çok eski. Türkiye-ABD arasındaki bu süreç, bugün yüz yüze yaptığımız görüşme yarım saati aşkın ikili görüşme yaptık. Sonra heyetlerle yapıldı. Bizim Patriotlar konusundaki düşüncemiz malum bilinen düşünceydi. Bu konuda ABD Patriotları vermedi. Biz de S-400’ü almak durumunda kaldık. Böyle bir süreçten geliyoruz. Bu konularda savunma sanayiinde neler yapabiliriz? Savunma ve Dışişleri Bakanlarımız kendi aralarında görüşsünler dedik. Görüşme sonrasında bizler adımları atalım kararına verdik. Bizim 100 milyar dolarlık hedefimiz var. Şu anda henüz 22-23 milyar dolar civarında. Biz bunları aşmamız gerekiyor. Bu konuda kendileriyle mutabakatımız oldu. Aşı vesaire bunları görüşme fırsatımız oldu. Sayın Biden’la verimli bir görüşmeyi gerçekleştirmiş olduk.
İlişkilerin devamı açısından olumlu olduğunu söylüyorum. Temennim odur ki, şu anda, kendisini ayrıca Türkiye’ye davet ettim. Yoğunluklarını aştıktan sonra Türkiye’ye gelebileceğini ayrıca söyledi.”
“HAMDOLSUN HİÇ GÜNDEME GELMEDİ”
Erdoğan, ABD Başkanı Biden’ın 1915 Olayları ile ilgili ‘soykırım’ kelimesini kullanmasının görüşmede gündeme gelip gelmediği sorusuna “Hamdolsun hiç gündeme gelmedi” dedi.
Erdoğan sözlerine şöyle devam etti:
“Şu anda bütün olay bu Kovid meselesi. Hepsinde de sıkıntı. Bu aşılama sürecinin getirip götüreceği şeyler. Örneğin Almanya gibi bazı ülkeler olumlu yaklaşmaya başladı. Rusya heyet gönderdi. Rusya heyetinin Türkiye’de yapacağı görüşmelerden sonra ne gibi tavır takınacağını göreceğiz. Fakat ben umutluyum. Bazı ülkeler şu anda Kovid belası sebebiyle kapıyı açamıyor. Ama sürekli kapalı kalmaz. Çünkü biz de onlara göndereceğiz. İspanya’ya niye turist göndermeyelim? İngiltere’yle kapılar açıldığı anda biz de göndereceğiz. Boris Johnson’la yaptığım görüşmede ben umutluyum, oradan kapıların açılacağına ihtimal veriyorum.
ABD’ye neden gitmeyeyim? Önümüzde malum bir genel kurul var. Bir de bizim New York’ta Türk Evi şu anda bitmek üzere. İnşallah onun da açılışını yapacağız, tam BM’nin karşısında. Biz kucaklaşma sürecini aşmış ve açmış olacağız.
Hepinize teşekkür ediyorum. Buradan Azerbaycan’a yolculuk var.”