Ezgi Sevil
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. DEPREM UYARDI, İMAMOĞLU HAKLIYDI!

DEPREM UYARDI, İMAMOĞLU HAKLIYDI!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Takvime bakan biri için bugün, çocukların gülümsediği, bayrakların dalgalandığı, şiirlerin yankılandığı bir gündü. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’ydı bugün Özgürlük, eşitlik ve adaletin temelini oluşturan ulusal egemenliğimizin tescillendiği o gün..
Ama bu yıl bayramımız şiddetli bir deprem ile sarsıldı. Bugün, yerin altında yıllardır biriken ihmalin, sorumsuzluğun ve umursamazlığın bir anda yeryüzüne fırladığı andı.
Saat 12.49’da, Marmara Denizi açıklarında meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, sadece binaları değil; vicdanlarımızı, sessizliğimizi, suskunluğumuzu da sarstı.
Bu, yalnızca doğanın bir tepkisi değildi.
Bu, insan aklının yıllardır görmezden geldiği bir uyarının tokat gibi yüzümüze çarpmasıydı.
Şimdi size basit bir soru:
İstanbul’un gerçekten neye ihtiyacı var?
Daha büyük köprüler mi?
Daha lüks rezidanslar mı?
Yoksa sadece… Sağlam bir evde hayatta kalabilme umudu mu?

Bilim insanları yıllardır uyarıyor.
Jeologlar, şehir plancıları… Aynı cümleyi tekrar tekrar kuruyor:
İstanbul, her geçen gün felakete biraz daha yaklaşıyor.
Ve bu felaketin büyüklüğü, doğanın değil, bizim tercihlerimizin sonucu olacak.
Oysa bir kişi vardı…
Kalabalıkların sustuğu yerde konuşan, susturulduğu yerde direnen:
“İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu”
Göreve geldiği ilk gün, trafikle, yatırımla, vitrin projelerle değil, depremin aciliyetiyle konuştu.
Çünkü o, bu şehri sadece yönetilecek bir metropol değil, korunacak bir canlı olarak gördü.
Afet yönetimini, belediyeciliğin merkezine yerleştirdi.
Sadece bugünü değil, geleceği inşa etmeye koyuldu.
Ve sonra…
Masaya Kanal İstanbul projesi kondu.
“Çılgın proje” dediler.
İmamoğlu ise aklın sesini yükseltti:
“Hayır.”
Çünkü o biliyordu.
Bu proje, İstanbul’un kılcal damarlarına dinamit bağlamak demekti.
Depremle sınanacak bu şehre, bir de yapay bir kanal açmak, zaten kırılgan olan zemine yeni riskler bindirmekti.
Kanal İstanbul; yeraltı su kaynaklarını tehdit edecek, riskli zeminlerde yapılaşmayı teşvik edecek, tahliye yollarını bölecek, nüfus baskısını artıracaktı.
Yani; felaketin dozunu büyütecek, kurtuluşun yollarını tıkayacaktı.
Ve Ekrem İmamoğlu, tüm baskılara, tüm yalnızlıklara rağmen bu tuzağa “Hayır” dedi.
Bu, bir siyasi pozisyon değildi.
Bu, bir insanlık çağrısıydı.
Ama hakikat çoğu zaman gürültülü yalanların arasında kaybolur.
İmamoğlu susturulmak istendi.
Bugün demir parmaklıklar ardında.
Ama unutmayın:
Bazı sesler vardır; bir hücreye hapsedilir ama bir şehri sarsar.
İmamoğlu’nun sesi hâlâ bu şehrin taşlarında, duvarlarında, sokaklarında yankılanıyor.
Çünkü o, sadece bir başkan değildi.
O, bu kentin vicdanıydı.
23 Nisan günü saat 12.49’da yaşadığımız o korku, onun haklılığını bir kez daha gösterdi.
Çünkü o, sadece bugünü değil; yarını da düşündü.
Çocukları düşündü.
Yaşlıları, yoksulları, deprem anında yardıma muhtaç olacak milyonları düşündü.
O düşünürken yalnızdı.
Ama o gün geldiğinde, hepimiz onun yanında olacağız.
Ve tarih bir kez daha yazacak:
Bir proje vardı; adına Kanal İstanbul dediler.
Ve bir adam çıktı, “Hayır” dedi.
Çünkü onun önceliği betondan kuleler değil, yaşayan insanlardı.
O yüzden şimdi, bu yazının sonunda size bir kez daha sormak istiyorum:
Kanal İstanbul’a karşı çıkmak cesaret mi?
Hayır.
Bu sadece, insan kalabilmenin gereğidir.
İşte bu yüzden;
Ekrem İmamoğlu, bu kentin tarihinde yalnızca bir yönetici olarak değil, göğsünü betonun hoyrat aklına, suskunluğun soğuk taşlarına ve geleceğimizi hiçe sayan projelere siper etmiş bir insan olarak anılacaktır.
Çünkü bazı insanlar makamdan değil, anlamdan güç alır.
Ve bazı kararlar; sadece bugünü değil, yarının hayatlarını kurtarır.

DEPREM UYARDI, İMAMOĞLU HAKLIYDI!
Yorum Yap

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haber Konseyi | Doğru Tarafsız Gazetecilik ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin