Gazze’de sağlanan ateşkesin ardından, Mısır’ın Şarm el-Şeyh kentinde düzenlenen Barış Zirvesi, dünya genelinde diplomasi çevrelerinin yakından takip ettiği tarihi bir etkinlik olarak öne çıktı. Zirvede, Türkiye, ABD, Mısır ve Katar’ın öncülüğünde hazırlanan Niyet Beyanı, Orta Doğu’da kalıcı barış ve istikrar hedefini uluslararası alanda somut bir şekilde ortaya koydu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi ve ABD Başkanı Donald Trump’ın daveti üzerine zirveye katıldı. Erdoğan, Şarm el-Şeyh’e inişinin ardından Trump tarafından karşılandı ve ikili arasında kısa bir diplomatik sohbet gerçekleşti. Katılımcı liderler, ardından aile fotoğrafı çekimi için bir araya geldi.
🌍 Tarihi Niyet Beyanı ve Barış Vizyonu
Zirvede, Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD Başkanı Trump, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ve Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed Al Sani, Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi Niyet Beyanı’nı imzaladı. Deklarasyon, sadece bölgedeki mevcut çatışmaların sona erdirilmesini değil, aynı zamanda kalıcı barış ve insani refahın sağlanmasını amaçlayan kapsamlı bir uluslararası taahhüt niteliği taşıyor.
İmzalanan metinde öne çıkan ifadeler şöyle:
“Gazze’deki savaşı sona erdirme ve Orta Doğu’ya kalıcı barış getirme yönündeki samimi çabaları destekliyoruz. Kalıcı barışın hem Filistinlilerin hem İsraillilerin temel insan haklarının korunduğu, güvenliklerinin garanti altına alındığı ve onurlarının yüceltildiği bir düzen içinde mümkün olabileceğini biliyoruz. Kayda değer ilerleme ancak işbirliği ve sürekli diyalog yoluyla sağlanabilir.”
Deklarasyon, Trump Barış Anlaşması’nın tüm taraflarca tarihi bir kararlılıkla uygulanmasının önemini vurgularken, tarafların barış, güvenlik, istikrar ve ekonomik refahı garanti altına alacak bir çerçevede hareket edeceğini teyit ediyor.
✍️ Aşırılığa ve Radikalleşmeye Karşı Kararlılık
Beyanda, Orta Doğu’nun Hristiyanlık, İslam ve Musevilik gibi farklı inanç topluluklarının tarihi ve manevi önemine dikkat çekildi. Taraflar, aşırılığın ve radikalleşmenin her türüne karşı kararlılık gösterdiklerini belirterek şunları ifade etti:
“Hiçbir toplum, şiddet ve ırkçılığın sıradanlaştığı veya radikal ideolojilerin sivil yaşamın dokusunu tehdit ettiği bir ortamda gelişemez. Aşırılığı besleyen koşulları ortadan kaldırmayı ve kalıcı barışın temeli olarak eğitimi, fırsat eşitliğini ve karşılıklı saygıyı teşvik etmeyi taahhüt ediyoruz.”
Deklarasyon, gelecekteki anlaşmazlıkların güç veya çatışma yoluyla değil, diplomatik müzakere ve diyalog ile çözülmesi gerektiğini vurguluyor.
🔹 Gelecek Nesiller ve Barış Taahhüdü
Metin, son iki yılda yaşanan trajedilere atıfta bulunarak, gelecek nesillerin daha iyi bir gelecek hak ettiğini hatırlatıyor. Taraflar, ırk, inanç veya etnik kökene bakılmaksızın herkesin barış, güvenlik ve ekonomik refah içinde hedeflerine ulaşabileceği bir bölge inşa etmeyi amaçlıyor.
Deklarasyon ayrıca, İsrail ile bölgesel komşular arasındaki dostane ve karşılıklı fayda esasına dayalı ilişkilerin geliştirilmesini destekliyor. Taraflar, bu mirası uygulamak ve sürdürmek için birlikte çalışacak ve gelecek kuşakların barış içinde birlikte gelişebileceği kurumsal temelleri inşa edeceklerini taahhüt ediyor.
🌐 Türkiye’nin Diplomatik Rolü
Şarm el-Şeyh Barış Zirvesi, Türkiye’nin Orta Doğu’daki diplomatik ağırlığını bir kez daha ortaya koydu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgedeki çözüm süreçlerine aktif katılım sağlayarak stratejik bir arabulucu ve lider olarak öne çıktı. Türkiye, hem insani yardım hem de diplomatik süreçlerdeki etkisiyle, bölgede kalıcı barışın tesisi için kilit bir rol oynuyor.
Uzmanlar, Erdoğan’ın Rusya ve Ukrayna nezdindeki saygınlığı ile Gazze ve Filistin’deki barış süreçlerinde arabuluculuk rolünü güçlendirebileceğini belirtiyor. Şarm el-Şeyh Zirvesi, Erdoğan’ın uluslararası diplomasi sahnesindeki etkinliğini ve bölgesel liderlik kapasitesini pekiştiren önemli bir platform oldu.
📌 Kalıcı Barışın Geleceğine Adanmış Bir Taahhüt
Şarm el-Şeyh Zirvesi, sadece kısa vadeli ateşkesi değil, Orta Doğu’da kalıcı ve kapsamlı barış düzenlemelerinin tesis edilmesini hedefliyor. Niyet Beyanı, Gazze ve çevresindeki tüm halklar için umut, güvenlik ve refah vizyonunu destekleyen somut bir uluslararası taahhüt niteliği taşıyor.
Deklarasyonda öne çıkan net mesaj ise şu:
“Kalıcı barışın geleceğine kendimizi adıyoruz.”
Bu tarihi zirve, Orta Doğu’nun istikrarı, bölgesel işbirliği ve gelecek nesiller için barışın temeli açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.


















