Türkiye Cumhuriyeti, yalnızca bir yönetim biçiminin adı değil; bir ulusun küllerinden doğuşunun, özgürlüğe ve bağımsızlığa olan inancının simgesidir. 29 Ekim 1923, millet iradesinin devlet yönetiminde tam anlamıyla söz sahibi olduğu, halkın kendi geleceğini belirlediği bir dönüm noktasıdır.
Cumhuriyet, çağdaşlaşmanın, hukukun üstünlüğünün, eğitimde fırsat eşitliğinin ve kadınların toplumsal hayatta yer almasının temelidir. Bu değerlerle şekillenen Türkiye, kısa sürede dünya sahnesinde saygı duyulan bir konuma ulaşmıştır. Her 29 Ekim’de kutlanan Cumhuriyet Bayramı, sadece geçmişin zaferini değil, geleceğe olan inancı da simgeler.
Bugün milyonlarca yurttaş aynı coşku ile meydanları, sokakları ve evlerini kırmızı beyaza boyar; marşlarla, fener alaylarıyla, yüreklerdeki ortak duyguyla Cumhuriyet’i kutlar. Çünkü Cumhuriyet, yalnızca bir yönetim şekli değil; bir yaşam biçimi, bir milletin onurudur.
29 EKİM’İN TARİHÇESİ
Milli Mücadele’nin başarıyla sonuçlanmasının ardından yeni bir yönetim biçiminin kurulması kaçınılmaz hale geldi. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi açıldı ve egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu ilan edildi.
Ardından, Lozan Antlaşması ile Türkiye’nin bağımsızlığı tüm dünyaya kabul ettirildi. Bu sürecin sonunda 29 Ekim 1923 günü, Meclis’te yapılan oylamayla Cumhuriyet resmen ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı seçildi.
29 Ekim, bir yıl sonra “ulusal bayram” ilan edilerek her yıl büyük bir coşkuyla kutlanmaya başlandı. O günden bu yana Cumhuriyet Bayramı, özgürlüğün, birlik ve beraberliğin, ilerlemenin simgesi olarak her Türk vatandaşının kalbinde yaşamaya devam ediyor.


















