Televizyonu açıyoruz, sosyal medyaya bakıyoruz, haber sitelerini takip ediyoruz… Karşımıza çıkan
manzara hep aynı: Silahlı çatışmalar, yol verme kavgaları, bıçaklamalar, cinayetler… Bir bakıştan çıkan
kavga, bir korna sesinden doğan husumet, trafikteki en ufak bir tartışmanın bile kanlı bittiği bir ülkede
yaşıyoruz. Sokaklar artık huzurun değil, gerilimin adresi oldu. İnsanlar birbirine selam vermekten bile
çekinir hâle geldi. Kısacası bu ülkenin sokaklarında “asayiş berkemal” değil, tam tersine asayiş yerle bir
olmuş durumda!
Geçtiğimiz günlerde eğlence sektöründe işletmecilik yapan bir dostumla sohbet ederken duyduklarım
kanımı dondurdu. Büyük şehirlerde yaşayan zengin aileler, çocuklarını okula gönderebilmek için güvenlik
şirketlerinden özel korumalar tutuyormuş. Ergenliğe yeni adım atmış çocuklar, sabah okula götürülüyor,
akşam evlerine bırakılıyor; hafta sonu arkadaş buluşmalarına bile yanlarında korumalar eşlik ediyormuş.
Peki neden? Çünkü kimse sokağa güvenmiyor! Çünkü bu ülkenin yolları, caddeleri ve parkları suç dolu.
Sayın İçişleri Bakanı, bu tabloyu gerçekten görmüyor musunuz? Sokaklar korku tüneline dönmüşken
hâlâ “Asayiş berkemal” mi diyeceğiz?
Fakir Ailelerin Çaresiz Çocukları
Varlıklı aileler çocuklarını güvenlik ordusuyla gezerken dar gelirli ailelerin çocukları ne yapıyor? Toplu
taşıma araçlarında saatlerce yolculuk eden, metrobüste, metroda, minibüste türlü tehlikeyle karşılaşan bu
çocukların güvenliği kimin umurunda? Maddi imkânsızlıkların pençesindeki çocuklar, sokaklarda şiddetin
ve çeteleşmenin kıskacında büyüyor.
Bu çocukların çoğu arkadaşları gibi giyinmek, onlar gibi temiz ve şık görünmek istiyor ama aileleri ay
sonunu zor getirirken bu mümkün değil. Yoksulluk, öfkeyi ve kini körüklüyor. Gençler bir yandan maddi
sıkıntıyla mücadele ederken bir yandan kötü niyetli kişilerin ağına düşüyor. Uyuşturucu kullanımı artıyor,
fuhuş ve diğer suçlar sıradanlaşıyor. Geleceğimiz olan gençler gözlerimizin önünde kayboluyor.
Sayın Bakan, bu ülkenin gerçeklerini görmek zorundasınız. Sadece zengin semtlerde devriye
gezdirmekle, birkaç tabela değiştirip operasyon yapmakla bu sorunlar çözülmez. Çünkü halkın sabrı
tükenmek üzere!
Zenginin Çocukları, Magazinin Oyuncağı
Bir de bu ülkenin başka bir yüzü var: Magazin sayfalarının manşetlerini süsleyen şımarık zengin
çocukları. Sabancı ailesinin adı bile magazinde artık çapkınlıkla, gösterişle, şatafatla anılıyor. Hacı
Sabancı ve Hakan Sabancı yıllardır medyanın gündeminden düşmüyor. İlişkileri, tatilleri, lüks hayatları
manşetleri süslüyor. Önce Hacı Sabancı’nın ünlü isimlerle yaşadığı aşkları konuşuldu, ardından Hakan
Sabancı’nın Handе Erçel’le üç yıl süren ilişkisi… Dünya turları, davetler, jet sosyete partileri… Ve finalde
bir ayrılık haberi daha.
Peki ya Hande Erçel? Yeteneği ve çalışkanlığıyla anılması gereken bir oyuncu, aşk hayatıyla tüketilen bir
magazin figürüne dönüştürüldü. Bu düzen sadece isimleri değil, toplumun algısını da çürütüyor. Bir
tarafta çocuğunu korumak için özel güvenlik ordusu tutan aileler, diğer tarafta sokakta kavga etmek
zorunda kalan, toplu taşımada hayatta kalmaya çalışan gençler… Bu uçurum büyüyor, Sayın Bakan,
büyüyor!
Türkiye Alarm Veriyor!
Bu ülkenin sokakları güvenli değil, okulları huzurlu değil, şehirleri adaletli değil. Çeteler büyüyor, mafyalar
semiriyor, sokak ortasında silahlar patlıyor. İnsanların birbirine tahammülü kalmadı. Toplum sinir harbi
yaşıyor. Kimse yarın ne olacağını bilmiyor.
Devlet dediğin vatandaşına güven vermek zorundadır. Devlet, çocuklarını sokaklarda koruyamıyorsa, bu
ülkenin geleceği tehlikededir. Halkın artık masallara karnı tok! “Her şey kontrol altında” açıklamalarıyla
kimseyi kandıramazsınız. Millet gece evine dönerken korkuyor, sabah çocuğunu okula gönderirken dua
ediyor.
Türkiye’nin sokakları yangın yeri. Sayın İçişleri Bakanı, hâlâ koltuğunuzda rahat oturabiliyorsanız, ya bu
ülkenin gerçeklerinden bihabersiniz ya da halkın güvenliğini hiçe sayıyorsunuz. Sokaklarda adalet yoksa,
asayişten söz etmek hayaldir!


















