Yaz daha yeni başlamıştı ki, duman yükselmeye başladı. Çanakkale’den, İzmir’den, Manisa’dan yangın haberleri düştü gündeme. Bayramiç, Menderes, Soma… Hep aynı cümle dolaşıyor ağızdan ağıza: “Yine orman yanıyor.”
Ve bu “yine” kelimesi var ya… Yalnızca alevleri anlatmıyor. O iki hecenin içinde yılların ihmali, sorumsuzluğu, unutkanlığı var.
Bunu söylemek belki zor ama gerçek: Orman yangınları, artık bu ülkenin yaz takvimine yazılmış gibi. Sanki Temmuz-Ağustos aylarının doğal bir rutiniymiş gibi. Haber bültenlerinde dumanlar göğe yükseliyor, insanlar koşturuyor, helikopterler havada dönüyor. Ama en çok da gözlerimizin önünde yanan o yeşil örtü canımızı acıtıyor.
Çünkü orman yalnızca ağaç değildir. Orman; kuş sesidir, serinliktir, toprağın kokusudur. Orman; suyun berraklığıdır, gölgenin ferahlığıdır. Orman; bu topraklarda nefes alan her canlı için bir sığınaktır. Ve orman yanarken aslında yalnızca ağaçlar değil, hepimizin geleceği yanıyor.
Bu yaz henüz bitmedi, ama şimdiden yüzlerce hektar orman yok oldu. İzmir’in Menderes ilçesinde geçen hafta günlerce süren yangın hâlâ insanların dilinde. Yangın köylerin kapısına dayandı. Tarlalarını, evlerini, hayvanlarını korumaya çalışan insanlar yorgun düştü. Ardından Manisa Soma’da yine duman yükseldi göğe. Haberlere bakıyorsun; ekranların köşesinde yine “Son Dakika” kırmızı bantları, yine alevler…
Ama yangınlar bittiğinde geriye koca bir sessizlik kalıyor. O sessizlik, çoğu zaman yanık kokusunu bile taşıyor. Ama insan hafızası, o kokuyu bile hızla unutuyor. Çünkü yangından sonra gündemimiz hızla değişiyor. Yeni tartışmalar, yeni krizler… Ve yanan orman, haberlerin tozlu raflarına kaldırılıyor.
Oysa yangın yalnızca o günkü alev değildir. Yangın biter, duman dağılır, ama doğanın yarası kapanmaz. Çünkü toprağın üstündeki o incecik can tabakası yok olur. Çünkü o toprak, su tutamaz hâle gelir. Sonra yağmurlar başlar, seller vurur, taşkınlar gelir. Biz yangının bittiğini sanırız, oysa doğa hâlâ acı çekiyordur.
Hayvanlar yuvasız kalır. Göç yolundaki kuşlar konaklayacak dal bulamaz. Sincaplar, tavşanlar, arılar, kelebekler… Her biri sessiz sessiz kaybolur. Ve ne yazık ki biz, bu sessiz yok oluşun farkında bile olmayız çoğu zaman. Çünkü yangını hâlâ yalnızca ekranlardaki alev görüntülerinden ibaret sanıyoruz.
Yangınlar başladığında bir anda herkesin aklı ormana dönüyor. Ama o ilgi, alevler sönünce kayboluyor. Oysa orman, yılın sadece birkaç haftasında hatırlanacak bir yer değil. Orman, nefes aldığımız her an bizimle. Ama biz bunu unutuyoruz. Ve her sene aynı şeyi yaşıyoruz: Önce yangın, sonra unutkanlık.
Bu ülkede orman yangınlarıyla mücadele eden insanlar var elbette. Ekipler, gönüllüler, köylüler… Hepsi elinden geleni yapıyor. Ama mesele yalnızca yangını söndürmek değil ki. Asıl mesele, yangından sonra ne yaptığımızda. Asıl mesele, o yanan yerleri nasıl ayağa kaldıracağımızda. Çünkü orman, küllerin içinden kolayca eski hâline dönemez. Kimi yerler onlarca yıl çıplak kalır. Kimisi belki hiç toparlanamaz.
2021 yazındaki Antalya Manavgat yangını hâlâ gözümün önünde. Günlerce sürdü. İnsanlar evlerinden, hayvanlar yuvalarından oldu. O kadar büyük bir alanda orman yandı ki, yangının dumanı kilometrelerce uzağa ulaştı. Alevler köylerin içine kadar girerken, insanlar traktörleriyle, su bidonlarıyla yangının önünü kesmeye çalıştı. O yangının acısı hâlâ taze. Ama sonrasında ne oldu? Gündem değişti. Başka meseleler sardı ülkeyi. Yangın unutuldu. Oysa doğa unutmadı. Küllerin altındaki tohumlar belki filizlenecek, ama o filizler eski orman olmayacak.
Bu yüzden benim içim sızlıyor. Çünkü bu döngüyü kırmıyoruz. Çünkü yangınlar yalnızca bir felaket haberi gibi geçiyor hayatımızdan. Oysa orman yangınları, bu ülkenin ciğerinden kopan bir parçadır. Ve her yanan ağaç, geleceğimizden çalınmış bir nefes demektir.
Bu yaz da yanıyoruz. Ve hâlâ öğrenmiyoruz. Çünkü hâlâ ormanın ne demek olduğunu, bizim için ne kadar hayati olduğunu yeterince kavrayamıyoruz. Hâlâ “Birileri söndürür” diye düşünüyoruz. Oysa kurtuluş, hepimizde.
Ve eğer bu döngüyü kırmazsak, bir gün “yine” diyecek orman kalmayacak. Ve asıl yangın, işte o zaman başlayacak.


















