Kırk senedir bu mesleğin içindeyim… Geceleri sokak sokak gezen, magazinin en karanlık koridorlarını gören bir gazeteci olarak söylüyorum: Her iddia gerçek değildir. Her gözyaşı hakikati anlatmaz. Her “mağdurum” diyen de masum olmayabilir.
Son günlerde eski bir çocuk oyuncu, yıllar öncesinin bir dizi setini işaret edip ağır ithamlar sıralıyor. Setlerde şiddet görmüş, sigara dumanı üflenmiş, psikolojik baskıya uğramış… Kulağa ürkütücü geliyor, değil mi?
Ama soruyorum…
NEDEN ŞİMDİ?
O gün söyleyemedin, peki…
Gençtin, çocuktun, korktun… kabul.
Ama aradan geçen yıllar…
Onca fırsat, onca röportaj, onca sosyal medya…
Neden tam da şimdi konuşma ihtiyacı duydun?
İddialarının hedefinde ise tanınmış bir isim: Evrim Akın.
Magazinin içinde yoğrulmuş, hâlâ sahnede olan bir oyuncu…
Şimdi buradan açık açık soruyorum:
Bu iddialar doğruysa, elbette hukuk konuşsun.
Kim çocuk istismarına göz yummuşsa, hesap versin!
Ama… delille, kanıtla, belgeli!
Ben bu meslekte defalarca gördüm;
Bir iddia ortaya atıp sonra “ben mağdurum” diyerek köşeye çekilen çok kişi tanıdım.
Yıllarca bekle…
Sonra “şöhrete giden yeni yol” olarak birini hedefe koy…
Bu saatten sonra Evrim Akın’a ne zarar verebilirsin ki?
Kadın yıllardır sahnede, ekranlarda…
Peki iddiacı kişi bu iddialarla ne kazanır?
Rol mü gelir?
Bir film teklifi mi düşer önüne?
Yapımcılar kapıya mı dayanır?
“Vah vah sana ne yapmışlar” diyerek sektörde yol mu açılır?
Bu işler böyle yürümez evladım…
Biz bu filmleri çok seyrettik!
Medyanın, gece hayatının, setlerin sisli koridorlarını bilen bir gazeteci olarak söylüyorum:
Delilsiz, sepetsiz iş olmaz!
Bu ülke artık duygu manipülasyonlarından yoruldu.
Her gözyaşı reyting değil.
Her iddia manşet değil.
Sahi…
Geçmişin karanlık defterlerini açmak yerine, bugün işine gücüne odaklanmak daha doğru olmaz mıydı?
Şimdi herkesin aklında aynı soru:
Eğer sana gerçekten kötülük yapıldıysa, neden o gün değil de bugün?
Ben yıllardır şunu savundum:
Bir haksızlık varsa adalet konuşsun,
Ama medya infazı değil.
Herkes haddini, hesabını, niyetini iyi sorgulasın.
Çocukken yaşadıklarımız elbette iz bırakır…
Ama geçmiş tebessümle anılmıyorsa bile, intikamla değil adaletle konuşulmalı.
Ve unutmayın:
Hakikat ışık gibidir;
Saklanır ama yok olmaz.
Biz yine bekleriz…
Gerçek ne zaman ortaya çıkarsa,
Biz de o zaman konuşuruz.

