İnsanoğlunun varoluşundan itibaren, evrenin sırlarını anlamaya yönelik bir arayış içerisinde olduğu açıktır. Felsefi ve bilimsel birçok yaklaşımla ortaya konulan bu arayış, insanın yalnızca maddi dünyanın ötesine geçme isteğinden kaynaklanmaktadır. İşte bu noktada inanç, insanın ruhsal yolculuğunda bir rehber gibi ortaya çıkmaktadır. İslam inancı, bu rehberliği en derin şekilde sunan öğretileri içerir; Allah, peygamberler ve Kur’an, bu inancın temel taşlarını oluşturmaktadır.
İslam’ın özünde yatan inanç, Allah’a ve O’nun birliğine dayanır. “La ilahe illallah” ifadesi, yalnızca bir teslimiyet değil, aynı zamanda evrenin dinamiklerini, enerjisini ve varoluşunu anlamanın kapılarını aralar. Allah’a inanmak, evrenin bir düzen içinde işlediğini kabul etmektir. Her şeyin bir yaratıcı tarafından var edildiğini bilmek, insanın kendisiyle ve çevresiyle olan ilişkisinde derin bir anlam kazandırır.
Peygamberler, bu manevi yolculukta insanları aydınlatan ışıklar olarak tarihin farklı dönemlerinde ortaya çıkmıştır. Her bir peygamber, insanlığa doğru yolu göstermek üzere gönderilmiş, inanç ve ahlaki değerlerin özü üzerine dersler vermiştir. Hz. Muhammed (s.a.v.), bu silsilenin son halkasıdır ve onun getirdiği mesaj, bütün insanlık için evrensel bir değer taşımaktadır.
Kur’an, bu inancın yazılı belgesi olarak insanlara yön vermekte ve evrenin yaratılışına dair derin bilgiler sunmaktadır. İnanmak, yalnızca bir kabul değil; aynı zamanda bir bilinçlenme, bir sorgulama ve anlamlandırma sürecidir. Kur’an’da sıkça vurgulanan “düşünmek” ve “tefekkür etmek”, insanın evrendeki yerini sorgulaması ve varoluşsal anlamını bulması adına bir çağrıdır. Bu noktada, evrenin enerjisi ve düzeni, bir yandan bilimsel araştırmalarla kanıtlanırken, bir yandan da inancın derinliklerinde saklı olan ruhsal enerjiyi anlamamıza yardımcı olur.
Evren, milyonlarca yıldır süregelen bir değişim ve dönüşüm içindedir. Her şey birbiriyle bağlantılıdır; atomlardan galaksilere kadar. Bu bağlantı, dünya üzerindeki her insan için bir bütün olma bilinci yaratmakta ve insanları birbirine bağlayan manevi bir enerji oluşturmaktadır. İşte bu noktada inanç, insanın yalnızca fiziksel varoluşuyla değil, psişik ve ruhsal boyutuyla da iç içe geçmiş olduğunun bilgisini verir. İnanç, bu enerjiyi harekete geçirerek, bireylerin yaşamında olumlu bir etki yaratır ve toplumsal bağları güçlendirir.
Allah’a inanç, evrenin sırlarını anlamak ve ruhsal huzuru bulmak için bir başlangıçtır.
Enerji, inanç ve evren arasındaki bu derin bağ, insanı yaradılışının özüne yaklaştırırken, aynı zamanda bir birlik bilinci oluşturur. İnanan bireyler olarak, bu enerjiyi doğru bir şekilde kullanarak hem kendimiz hem de çevremiz için daha anlamlı bir yaşam inşa etme sorumluluğuna sahibiz.
Simay Ohara / Enerji terapisti


