Hayat bazen en ağır sınavlarını, hiç hazırlanmadığımız anlarda önümüze koyar. Bir babayı kaybetmek… Hele de bir gencin, geleceğe ilk adımlarını atacağı bir günde… İşte o an, eksikliğin soğuğu yüreğinizi sararken, yanınızda kimin olduğunu asla unutmazsınız.
Ferdi Zeyrek’in ani vedası, sadece kendi ailesine değil, bir şehrin kalbine derin bir sızı bıraktı. Ama asıl ağır yük, babasını kaybetmiş bir kız çocuğunun omuzlarına düştü. Nehir… Hayatının en kritik dönüm noktalarından birine hazırlanırken, yanında artık babası olmayacaktı.
İşte tam o an, bir insanın varlığının, bir dostun sessiz ama kudretli desteğinin ne kadar anlamlı olduğunu gördük. Özgür Özel, sınav sabahı Nehir’in yanında olmakla kalmadı; bir babanın eksikliğini doldurmaya, korkunun ortasında bir güven alanı kurmaya cesaret etti.
Onun orada duruşunda siyasetin soğuk dili, makamların resmi kuralları değil, insanlığın saf ve koşulsuz hali vardı. Nehir’in ellerini tutarken, sınav kapısında beklerken, bir çocuğun yalnız olmadığını anlatan bir sessizlikle yanındaydı. Ve bu sessizlik, onlarca cümlenin anlatamayacağı kadar derin bir anlam taşıdı.
Özgür Özel, hayatı boyunca mücadele eden bir insan. Ama bu kez mücadele ettiği şey bir yasa teklifi ya da bir yasa tasarısı değildi. Bir babasızlık acısını, bir gencin korkusunu hafifletmek için mücadele etti. Ve bu mücadeleyi kalbiyle kazandı.
Bazı anlar vardır, hafızalarımızda kalıcı bir iz bırakır. Nehir’in sınav kapısında bekleyişi, o sırada yanında olan el, yıllar sonra bile unutulmayacak bir insanlık dersi verdi. Çünkü bazen bir bakış, bir dokunuş, bir sessizlik… Dünyayı değiştirir.
Özgür Özel, o sabah, yalnızca bir siyasetçi kimliğiyle değil, bir insan olarak oradaydı. Bir babanın eksikliğini, bir dostun varlığıyla doldurmaya çalışacak kadar ince bir kalple… Ve tam da bu yüzden, bu topraklarda insanlıkla kurulan her ilişkiye bir örnek olarak kazındı hafızalarımıza.
İşte böylesi bir vefa, bir şefkat anı, tüm makamların, tüm sıfatların çok ötesinde bir yere sahiptir. Ve böylesi bir an, bir insanı tanımanın, bir insanı gönülde büyütmenin, bir insanı hatıralara nakşetmenin en kıymetli yoludur.
Hayat devam ediyor, Nehir büyüyor, geleceğe adımlarını korkuyla ama umutla atıyor. Ama artık çok iyi bildiği bir şey var: Bazı anlarda, aile olmak sadece kan bağıyla açıklanmaz. Bazı anlarda aile olmak, bir elin sessiz dokunuşuyla, bir kalbin şefkatiyle kurulur.
Özgür Özel, işte böyle bir aile oldu o sabah. Nehir’in korkularını paylaşan, bir babanın eksikliğini kendi varlığıyla hafifleten bir aile… Ve bu, hiçbir makamda, hiçbir kürsüde öğrenilemeyecek kadar değerli bir insanlık dersi.
Hayat devam ederken, Nehir hangi yola çıkarsa çıksın, hangi sınavı geçerse geçsin, o sabah yanında olan bu sessiz, onurlu ve şefkat dolu duruş, bir pusula gibi kalacak kalbinde. Ve bizler de, bu anı izleyen herkes, bir kez daha hatırlayacağız:
Bazı anlarda insan olmak, bir adımdan fazlasını atmaktır. Bazı anlarda insan olmak, bir çocuğun kalbine dokunacak kadar büyük bir yürekle var olmak demektir.
Özgür Özel, işte tam da bu yüzden unutulmaz. İşte tam da bu yüzden, adı bir anıdan çok, bir değerin kendisi olur.
YÜREKTEN VEFA, DERİNDEN ŞEFKAT
