Harika Avcı, yıllarca Türkiye’nin en güzel ve en yetenekli sanatçılarından biri olarak alkışlandı, parmakla gösterildi. Ama ne yazık ki onun önünü kesmek için uğraşanlar, kıskançlık krizine girenler, ona yıllarca düşmanlık edenler yüzünden, sanat dünyasının o parıltılı görünen sahte dünyası onu yalnızlığa itti. Harika Avcı’yı bu hale getirenlerin hepsi utansın! Onun yerinde bugün kimler yok ki: Kimi ekranlarda hala program yapıyor, kimi sahnelerde şöhret peşinde koşuyor… Ama Harika Avcı sahnelerde olsaydı, hepsi çoktan unutulmuş olurdu. Bu gerçekleri kimse inkâr edemez!
https://www.instagram.com/reel/DKOgEY2IFdq/
Üç günde bir televizyon ekranlarında “Neler Oluyor Hayatta” programında Hakan Ural ve Ferda Yıldırım’ın Harika Avcı dosyasını açıp durduklarını görüyorum. İzledikçe bazen kahkaha atıyorum, bazen de isyan ediyorum! Çünkü gerçekleri bilen biri olarak içim sızlıyor. Yıllar önce Harika Avcı’nın Emirgan’daki evine gitmiştim. Uzun uzun konuşmuştuk. O gün bana söyledikleri hâlâ kulaklarımda çınlıyor:
“Hayat çok kalleş!” demişti. Ne kadar doğru bir söz…
Harika Avcı, güzelliğiyle, sesiyle, sahne performansıyla, kimsenin ulaşamayacağı bir noktadaydı. Ancak, en büyük darbeyi en yakındakilerinden yedi. Kardeşinden, annesinden…
“Rahmetli abim bile bana yanlış yaptı,” dedi. “Annem de onun arkasında durdu. Yıllarca onları yalnız bırakmadım, en iyi yerlerde yaşattım. Ev verdim, para verdim… Ama ne yaptılar? Beni sırtımdan vurdular. Banka hesaplarımı bile kontrol ettiler. Paralarımı üzerlerine geçirdiler!”
Bu sözler, sanat dünyasının parıltılı görünen perde arkasını tokat gibi yüzümüze çarpıyor. Harika Avcı, assolistlerin çoğunun kıskandığı bir isimdi.
“Gazino sahnelerinde yer yerinden oynardı,” dedi. “Hiç boş kalmazdım. Arkalarından konuşur, işimi baltalamaya çalışırlardı. Ama ben onlara bile iş verdim, alt kadrom bile çalışıyordu. Benim sahnede olduğum dönemde kimse iş yapamazdı. Sinema için de aynısı geçerliydi. Eğer sahnelere devam etseydim, ne Seda Sayan, ne Hülya Avşar, ne de Sibel Can bu kadar şöhretli olabilirdi!”
Harika Avcı’nın hayranları sadece erkekler değildi. Kadın hayranları da vardı. Evli iş adamları, ihracatçılar, mafya liderleri, futbolcular, bankacılar… Gazinoda gecelerce masa kiralarlardı. Ama Harika Avcı hepsine “Hayır” dedi. Çünkü onun yeri paranın, şöhretin, magazinin kirli masalarında değildi.
Kadın hayranları bile alışverişte önünü keser, “Benimle arkadaş ol” diye yalvarırlardı. Harika Avcı’nın yüzüne gülüp arkasından iş çevirenlere, iğrenç teklifler sunanlara rağmen, o dimdik ayakta kalmaya çalıştı. Ama en büyük darbeyi ailesinden görünce hayata küstü.
Sekiz yıl önce konuştuğumuzda bile sesinde derin bir yorgunluk vardı. O günden sonra ona ulaşmak istedim ama olmadı. Şimdi ekranlarda Harika Avcı dosyası açılınca, gerçekleri konuşmadan kimsenin ahkâm kesmeye hakkı yok!
Bu sanat dünyası dışarıdan parlak, ışıltılı görünüyor olabilir. Ama içeride herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Birbirlerini alt etmek için her yolu deniyorlar. Harika Avcı bunun en acı örneğidir. Onu bu hale getirenler, onu yalnızlığa ve sessizliğe itenler, bir gün mutlaka hesap verecek!
İşte sanat dünyasının maskesi! İftiralarla, kıskançlıklarla, dost gibi görünen düşmanlarla dolu bu yalan dünyada Harika Avcı gibi bir yıldız bile düşürülebiliyorsa, gerisini siz düşünün…
Bu yazı köşe yazısı olarak kalmalı, çünkü Harika Avcı gibi isimler, sanat dünyasının iç yüzünü ifşa etmeye yeter de artar bile!