Bir dönem ekranların yıldızlarıydılar… Her akşam evlerimize konuk olan, genç kızlara ilham, reklam
markalarına yüz olan, dizilerin reyting kozu, yapımcıların gözbebeği olan o isimler… Bugün ne yazık ki o
yıldızların büyük kısmı ya sessizliğe gömüldü ya da magazin sayfalarında yapay ilişkilerle varlık
göstermeye çalışıyor.
Bugün oturup dürüst olma zamanı: Türk televizyon sektörü ciddi bir kriz yaşıyor. Evet, prodüksiyon
maliyetleri arttı, dijital platformlar pazarı parçaladı, kalitesiz senaryolar, tekrar eden roller seyirciyi kaçırdı.
Ama bu çöküşte sadece sektörün değil, sektörün yıldızı olduğunu sanan ama işini ciddiye almayanların
da payı büyük. Çünkü bazıları şöhreti hak etmek değil, kullanmak derdindeydi.
“Ben Buradayım!” Çığlığı
Son zamanlarda sosyal medyada sıkça gördüğünüz bikinili, filtreden geçilmiş pozların arkasında aslında
çok daha büyük bir feryat var: “Beni unutmayın!”
Artık ne kaliteli bir yapımda rol alıyorlar, ne oyunculuk konuşuluyor. Ama Instagram ve magazin siteleri
adeta bu kaybolan yıldızların son sığınağı haline geldi. Kameralar karşısında lüks içinde bir hayat
sergileniyor. Ama o hayatın içi boş. Yüzeyde gösterişli bir yaşam, ama derinlerde tutunamayan bir
oyuncunun yalnızlığı var.
Bir Zamanlar Başroldeydiler
Burcu Özbek… Birkaç başarılı projeyle çıkış yaptı, ama sonra kayboldu. Şimdi sadece sosyal medya
hikâyelerinde var.
Merve Boluğur… Yeteneğiyle değil, yaşadığı ilişkilerle gündeme geldi. Şimdi, magazin muhabirleriyle
dostluk kurarak birkaç kare daha fazla çekilmeye çalışıyor.
Hande Erçel… Güzelliğiyle parladı, ama her dizisi reyting kurbanı oldu. Şimdi, sosyetik aşklar ve
“Sabancı ailesine gelin olur mu?” dedikodularıyla gündemde kalmaya çalışıyor.
Serenay Sarıkaya… Oyunculuk kabiliyeti tartışılmaz. Ama son dönemde onu daha çok sevgilileriyle
manşetlerde görüyoruz. Kariyer mi? Beklemede.
Didem Soydan… Mankenlikten geldi, birkaç projede oynadı. Ama ekran başarısından çok özel hayatıyla
gündeme geldi.
Dilan Çiçek Deniz… Yönetmen sevgililer, bol bol tatil pozları… Oyunculuk için değil, gündemde kalmak
için uğraşıyor adeta.
Ve daha niceleri… Proje bitti, reyting düştü, yapımcı ilgisini kaybetti. Sonra? Ne oyunculuk eğitimi, ne
gelişim çabası… Sadece sosyal medya postları, sadece magazin.
Yapımcı Peşinde Mekân Turu
Şimdi bazıları, yapımcıların takıldığı yerleri öğrenip orada “tesadüfen karşılaşma” oyunları oynuyor.
Kahveler, yemekler, “projeye bir rol çıkar mı acaba?” sorularıyla dolu geceler… Oyunculuk kariyeri masa
başı ilişkilerine kaldıysa, bu işin sonu çoktan gelmiş demektir.
Bir oyuncunun yeteneği sahnede belli olur, sette belli olur. Ama artık set yerine mekanlarda, ajans
masalarında, dedikodu zincirlerinde kariyer kurulmaya çalışılıyor. Üstelik o masaların bazılarında “sanat”
konuşulmuyor; kim, hangi sponsorla tatilde, kim hangi iş insanıyla yakınlaştıysa o konuşuluyor.
Sponsorlu Tatiller: Şöhretin Yeni Bedeli
Duyduklarım ne yazık ki daha da iç karartıcı. Bazı menajerlerin ayarladığı “sponsorlu tatiller”, iş
insanlarıyla yapılan PR ilişkileri, sosyal medyada dikkat çeksin diye çekilen pozlar… Bunlar artık sektörün
yazılı olmayan kuralı haline gelmiş durumda. Tatil rotaları Bodrum, Çeşme, Dubai, İtalya… Amaç ne
biliyor musunuz? “Ben hâlâ popülerim” algısını sürdürmek.
Çünkü bu hayat pahalı. Lüks arabalar, marka kıyafetler, ev kiraları… Bunlar için ya çalışacaksın ya da
“başka yollar” arayacaksın. Ama ortada proje yoksa, oyunculuk yoksa, işte o zaman geriye sadece
tüketilen bir şöhret kalıyor.
Şöhret Balonu Patladı
Şöhret; üretmeden, öğrenmeden, gelişmeden sürdürülemez. Birkaç güzel poz, birkaç ilginç aşk haberiyle
ayakta kalamazsın. Çünkü seyirci artık samimi olanı, yetenekli olanı izlemek istiyor. Sosyal medyada
milyon takipçin olabilir ama ekranda 10 dakikalık performansın seni ele verir.
Bu çöküşte suç sadece sektörde değil. Rolü sadece güzellikleriyle, ilişkileriyle hak ettiğini düşünenlerde
de büyük bir kabahat var. Çünkü kamera yetenek ister, disiplin ister, emek ister. Bunlar olmayınca,
ekrana çıkan sadece boş bir kabuk oluyor.
Evet, bu yazı belki sert. Ama gerçekler serttir. Artık bazı şeyleri adını koyarak konuşmanın zamanı geldi.
Oyunculuk bir meslektir; magazin malzemesi değil. Ve şöhret, sadece ışıltı değil; büyük bir sorumluluktur.
Eğer bu isimler yeniden yıldız olmak istiyorsa, önce setlere dönmeli. Oyunculuğu öğrenmeli, egolarını
değil karakterlerini büyütmeli. Aksi hâlde bu “güzellikten doğan şöhret”, güzellik soldukça tarihin tozlu
raflarında kaybolacak. Benden söylemesi. Anlarlar mı? Hiç umudum yok. Durum ortada tespitlerim çok net. Boşa konuşmam, boşuna yazmam.
Geçmiş Olsun ve Teşekkür Mesajım
Bir süre önce Cerrahpaşa Hastanesi’nde geçirdiğim kasık fıtığı ameliyatı, hem sağlık açısından hem de
duygusal olarak benim için önemli bir deneyim oldu.
Bu süreçte bana en büyük desteği veren, şu anda kriminal inceleme uzmanı olarak görev yapan sevgili
yeğenim Sehriban Ertuğay sayesinde, değerli hocamız Doç. Dr. Süleyman Demiryaş ile tanışma ve
ondan randevu alma fırsatını buldum. Hocamız ve ekibi, büyük bir özveriyle son derece başarılı bir
operasyon gerçekleştirdiler. Kendilerine şükran borçluyum.
Ameliyat sürecinde iki gün boyunca yanımdan hiç ayrılmayan, her an yanımda olarak bana güç veren
sevgili kadim dostum Zeki Alatlı’ya da en derin teşekkürlerimi sunuyorum. Böylesine kıymetli bir dostluk ve her zaman yanımda olduğu için çok şanslıyım.
Ayrıca, bu süreçte beni yalnız bırakmayan, arayan, soran tüm meslektaşlarıma ve aileme en içten
teşekkürlerimi sunuyorum. Sizlerin desteğiyle bu süreci güçlü bir şekilde atlattım.
İyi ki varsınız!