Taliban kontrolüne geçen Afganistan’dan her gün birbirinden endişe verici haberler geliyor. Afgan kadınlarının karşı karşıya olduğu riskler ve yaşadıkları korku kelimelerle anlatılacak gibi değil.
Naciye, üç gündür olduğu gibi yine “Benim elimde yok, avucumda yok. Size nasıl yemek yapayım?” diye cevap verdi ama Taliban ikna olmadı. Kızı Menize, “Annemi dövmeye başladılar. Yere yığıldıktan sonra da Kalaşnikof’larla vurmaya devam ettiler” diye anlattı yaşadıklarını.
Menize, “Durun, yapmayın” diye bağırırken militanlar yandaki odaya bir el bombası attı ve alevler evi sararken çekip gitti. Dört çocuk annesi Naciye, maalesef kurtarılamadı. Yaraları çok ağırdı…
“ÖZGÜRLÜK İSTİYORUZ”
Taliban, Afganistan’ın kuzeyinde bulunan Faryab Vilayeti’nde yaşayan Naciye’nin ölümünde bir rolü olduğunu reddetti ancak görgü tanıklarının ve yerel yetkililerin ifadeleri 45 yaşındaki kadının ölümüyle ilgili kızının söylediklerini doğruluyor.
CNN’in aktardığı ve 12 Temmuz’da yaşanan bu olay, Afganistan’ın başkenti Kabil’in Taliban’ın eline geçmesinin ardından kadınları bekleyen tehdidin tüyler ürpertici bir ön gösterimi gibiydi.
10 gün içinde Taliban militanları ülkedeki vilayetlerin önemli bir kısmının başkentlerini ele geçirdi. Hızlı ilerleyişleri yerel muhafızları da hazırlıksız yakaladı. İlerleme o kadar hızlı oldu ki bazı kadınlar alışverişe gidip kendilerine bir burka alacak zaman bile bulamadıklarını belirtti.
Adının açıklanmasını istemeyen bir kadın, “Evimizde bir-iki tane burkamız var. Ben, kız kardeşim ve annem, üç kişi bunlarla idare etmeye çalışıyoruz. Çok zorunda kalırsak ve burka bulamazsak bir çarşafa ya da öyle bir örtüye sarınmak zorunda kalacağız” diye konuştu.
Ne olacağını tahmin edemediği için pazar günü saatlerce bankada para çekmek için beklediğini anlatan kadın “Hiç kimse bu kadar çabuk olmasını beklemiyordu. İnsanlar ‘Kabil bir sene kendini savunabilir’ diye düşünüyordu ama şimdi herkesin morali bozuk. Ordu şehri Taliban’a elleriyle teslim ediyor” ifadelerini kulandı.
Kendi hayatı için endişe ettiği kadar kadınlara özgürlük veren hükümetin yıkılmasından korktuğunu da belirten kadın, “Kadınlar olarak bizi içeride tutuyorlar. Yıllarca dışarı çıkmak için uğraştık. Aynı savaşı bir daha mı vereceğiz? İşe gitmek için, hastaneye tek başımıza gitmek için izin mi isteyeceğiz?” dedi.
Ferzane Koçai
“BİR İPUCU YAKALAMAYA ÇALIŞIYORUZ”
Bugün Taliban “çok daha kapsayıcı” bir yönetim anlayışı sürdüreceğini söylüyor ve kadınların da bunun bir parçası olduğu açıklamalarda vurgulanıyor. Ancak bunun kapsamının ne olacağı belli değil.
Afganistan Parlamentosu’nun kadın milletvekillerinden Ferzane Koçai, CNN’e yaptığı açıklamada kendilerini neyin beklediğini bilmediğini söyledi.
Bir kadın olarak özgürlükleri konusunda endişeli olduğunu belirten Koçai, “Beni en çok kaygılandıran şey şu. Her kadın da aynı şeyi düşünüyor. Bir ipucu yakalamaya çalışıyoruz. Kadınların çalışmasına, iş sahibi olmasına izin verilecek mi verilmeyecek mi?” diye konuştu.
23 YAŞINDAKİ MİNA BOMBAYLA ÖLDÜRÜLDÜ
Temmuz ayında Afganistan Bağımsız İnsan Hakları Komisyonu tarafından yayımlanan bir raporda, Taliban kontrolündeki bölgelerde kadınların yanlarında bir erkek olmadan sağlık hizmeti almalarının engellendiği bildirildi. Rapora göre bu bölgelerde ayrıca televizyon yasaklandı, öğrenci ve öğretmenlere sarık takma ve sakal bırakma zorunluluğu getirildi.
Raporda din adamları, hükümet yetkilileri, gazeteciler, insan hakları savunucuları ve kadınların öldürüldüğü de vurgulandı.
Öldürülen kadınlardan biri de 23 yaşındaki Mina Hayiri’ydi. Hayiri, haziran ayında annesi ve kız kardeşiyle birlikte otomobillerine konan bir bombanın infilak etmesi sonucu yaşamını yitirdi. Mina’nın babası Muhammed Harif Hayiri, Ariana Haber kanalının sunucusu olan kızının aylardır ölüm tehditleri aldığını söyledi.
KADINLAR TELEFONLARINI TOPRAĞA GÖMÜYOR
Kısacası Afganistan’ın dört bir yanındaki kadınlar Naciye’nin kızı Menize gibi bir gün kapılarının çalınmasından korkuyor. Özellikle son 20 yılda ABD veya uluslararası kuruluşlarla çalışmış olan kadınlar, bu çalışmalarından kalan izleri silmek için var güçleriyle çabalıyor.
Kadınlar, ellerindeki İngilizce yazılı tüm belgeleri yakıp imha ediyor, telefonlarındaki sosyal medya uygulamalarını siliyor ve ardından cep telefonlarını toprağa gömerek gizlemeye çabalıyor. New York Times’a konuşan birçok yetkili ve aktivist, Afgan kadınların aldıkları bu önlemlerin cinsiyetleri nedeniyle karşı karşıya oldukları tehdidin bir işareti olarak nitelendirdi.
ABD’yle ya da uluslararası mülteci kuruluşlarıyla kurulacak herhangi bir temas, Afgan kadınları için çok büyük bir risk olarak görülüyor. Hatta Kabil’de bulunan Hamid Karzai Havalimanı’na gitmek bile kadınların altına girmek istemedikleri bir ölüm kalım riski.
ABD’YE BÜYÜK TEPKİ VAR
Geçmişte ABD Dışişleri Bakanlığı’nda ve Birleşmiş Milletler’de görev yapmış olan Rina Amiri, “Afganistan’da şu an en tehlikeli yer Kabil havaalanı” derken birçok kadının ve ailesinin kaçabilecekleri bir uçak arayışı içinde ateş hattında kaldığını veya Taliban militanları tarafından dövüldüğünü söyledi.
Amiri, “ABD’nin ve uluslararası kamuoyunun, bu kadınları ülkeden ayrılarak kendilerini ve ailelerini kurtarmak için kendilerinin ve sevdiklerinin hayatını riske atmak zorunda bırakmış olması berbat bir durum” diye konuştu.
Geçtiğimiz 20 yılda ABD için çalışmış olan çevirmenlerin ve kültür memurlarının çoğunluğunu Afganistanlı erkekler oluşturuyor. ABD tarafından Afganistan’dan şu ana kadar tahliye edilen 4800 kişinin çoğunluğunu erkeklerin oluşturmasının sebebi de bu.
Ancak ABD’nin eğitim programlarına katılan, çeşitli desteklerle çalışma hayatına adım atan ya da ABD kurumlarından insani yardım desteği alan çok sayıda kadın bulunuyor. Ve bu kadınlar Taliban’ın ABD’yle olan bağlarını keşfetmesinden çok korkuyor.
“VERİLEN SÖZLER LAFTA KALMAMALI”
Bunlardan bir tanesi iki çocuk annesi lise öğretmeni Fehime.
Adının açıklanmaması kaydıyla New York Times’a konuşan Fehime, “Dışarı çıkmak istiyorum, araba kullanmak istiyorum. Araba kullanmayı seviyorum. Ama bu durum yüzünden bunu yapamıyorum. Çünkü korkuyorum” dedi.
Kabil’de yaşayan iki çocuk annesi 29 yaşındaki Fehime, ne kendisinin ne de eşinin ABD’ye göç etmek için başvuruda bulunduğunu belirtti. Zira ikisinin de güvenilir işleri vardı ve ikisi de ülkelerinin geleceğinin geçmişinden daha sağlam olduğuna inanıyordu.
Taliban tehdidi yaklaştıktan sonra bile Fehime ABD Büyükelçiliği’ne başvurmadı çünkü çevresindeki insanların uygunsuz ya da ahlaksız bir şey yaptığını düşünmesini istemiyordu. Fehime, Taliban’ın haklarına saygı göstereceğine inanmadığını da belirterek, “Çok kötü bir durum bu, çok tehlikeli” ifadelerini kullandı.
Kabil’de doğup büyüyen, daha sonra ABD vatandaşlığına geçen Amiri de Biden yönetimine Afgan kadınlara verilen sözleri tutma çağrısı yaptı. En azından risk altındaki kadınların tahliye edilmesi gerektiğini belirten Amiri, “Bu sadece lafta kalmamalı. İstenirse yapılabilir ama bunun için siyasi irade ve istek olması gerek” diye konuştu.