Belki de dünyanın en tehlikeli varlığı insanoğlu. Ego devreye girdiğinde, hırsıyla birleştiğinde gözü kimseyi görmüyor. Her şeye herkese saldırıyor. İşin kötü tarafı, kendisini hep haklı sanıyor ve şizofreni bir şekilde kan davasına dönüştürüyor kavgasını. İşte size bir örnek: Can Tanrıyar… Hakkında sürekli yazıyorum. Sürekli uyarıyorum. Kendisiyle geçmişe dayalı bir hukukum olduğu için, tanıdığım mesleğinin ilk yıllarında elinden tuttuğum için yazıyorum. Yazacağım da, aklı başına gelene kadar. İnsan biraz ders çıkarır.
Hey gidi Can, kodestesin. Hala akıllanmış görünmüyorsun. Kendini oradan yırtıyorsun. Çocukların ya da avukatlarınla (kimsenin günahına girmem. Belli ki bir şekilde gönderiyorsun) notlarını haberleştirip devletin yargısına ayar çekmeye, etkilemeye çalışıyorsun. Yahu bu suç… Senin ne haddine ayar çekmek? Sana “kimsin?” demeyeceğim, herkes biliyor yaptıklarını da yapmadıklarını da… Hakkında henüz karar verilmedi ama sözlerinin arasındaki cümlelerden anlıyorum ki bu “tecrit” ağır gelmeye başlamış ve hata yapmak üzeresin. Allah kurtarsın Can. Ama frene bas be kardeşim. Kaç kere duvara tosladın. Bir türlü diline de hırsına da sahip olamadın. Haaa, bugünlerde senin çocukların üslup değiştirmiş olacaklar ki “haşin” yazamıyorlar. Demek ki notlar tükendi. Eee onlar da senin gibi radikal karakterde değiller. Sürekli Anadolu Adliyesine algı yapacak haberler gönderiyorsun, korkarım bu gidişle onların da başı derde girecek…
Aklın sıra bazı gazetecileri ve onların “çıkış”larını kullanıp “mazlum”u oynuyorsun. Yargı henüz mazlum olduğuna karar vermedi Can. Sıranı bekle. Korkma, kimsenin hakkı yerde kalmaz. Adalet hep tecelli eder. Sana da herkese de…
Karına acımadın. Yeni doğmuş “bebe”ni umursamıyorsun. Kocaman iş güç sahibi olmuş çocuklarının geleceğini tehlikeye atıyorsun. Hiç Allah korkusu yok mu sende? Muhammet Yakut’u bile sattın. Ne bilsin adam. Kırmızı bültenle aranıyor ya, böyle olsaydı senin aklına uyar mıydı?
Can, sen kendinin farkında değilsin.
Seni eski tanıyanlar bilir nasıl bir değişim gösterdiğini. Rahmetli karını hatırlıyor musun? Sana aslan gibi evlat veren kadını. Petek Dinçöz’le ona neler yaşatmıştın? Sonra aynı şeyi Petek Dinçöz’e yaşattın. Kadın seni cumhurbaşkanına kadar şikâyet etti. Bir türlü yakasından düşmedin. Çaresiz kaldı, evlendi kadın ve utandığından evli bir kadına saldıramadın. Çok şükür şimdi mutlu bir evliliği var Petek’in ve seni DNA’sından bile temizledi, kurtuldu. Ekmeğine mani olmak için kimleri aradığını biliyorum. Hiç o konulara girip de bir insanın hayatıyla nasıl oynadığını yüzüne vurmayacağım. Kızın çalıştığı paralarla aldığı evi bile ona vermedin. Çaresizlik ve hırsınla kazık atmaya çalıştığın iş adamına da aynı senaryoları yaptın. Şimdi diyorsun ki özetle “ben niye kodesteyim”. Cevabı sen ver Can. Sahi sen niye kodestesin, masum musun? Onu tabii ki yargı bilecek ve kararını verecek. Haber gönderip etkilemeye çalışmayı bırakırsan Türkiye Cumhuriyeti’nin adalet mekanizması çalışacak. Ayarı bırak ve önüne bak. Geçmişine bak. Yaptıklarına ve işlediklerine…
Nasıl huzur bulursun?
Çok kolay. Özür dilemek bir erdemdir. Hatadan dönmek, affedersin demek de. Senin için bu kadar mı zor? Namaza başladım, İslam dinini öğreniyorum diye ajitasyon yapıyordun. Ne oldu? Hani bir Müslümanın hoşgörüsü? Kıldığın namazlarda “tövbe” diyor musun? Kendini bile kandırabilirsin (ki öyle oluyor). Ama yüce Yaradan’ı kandırdığını mı sanıyorsun (Haşa)? Git ortağınla anlaş, helallik al. Bu yükten kurtul Can. Hem kendine hem etrafına zarar veriyorsun. Hırsın ve ego yüzünden kendini “canavar”laştırma… Yaşın kemale erdi ama aklın hala eski şaşalı günlerde kalmış. Git anlaş, borcunu öde. Kırıp döktüğün insanların gönlünü al, “affedersiniz” de. Geçmişten de özür dile. İyi insan ol. Huzurlu bir yol çiz kendine. Artık eskisi gibi genç de değilsin. Siyasilere yapışıp destek aramana da gülüyorum. Yahu senin çapın ne, durumun ne? Milleti güldürüyorsun. Hadi Can’ım, laf dinle.