Bu ülkede baba olmak kolay değil.
Emeğin kıymeti bilinmez, alın teri çoğu zaman karşılık bulmaz.
Ama yine de milyonlarca baba, her sabah çocuğu için uyanır.
Korkularını içine gömer, çaresizliğini gizler, yükünü taşır ama sormaz: “Ben ne olacağım?”
Çünkü baba olmak, çoğu zaman görünmeden ayakta kalmaktır.
Ama bu yazı yalnızca kendi evladına bakan babalar için değil.
Bir halkın gözünün içine bakıp, “Siz başınız dik yürümeye layıksınız” diyebilen,
Bir ulusu ayağa kaldıran, yol gösteren, onurla donatan bir baba için de kaleme alındı.
Tarih, o adamı şöyle yazdı:
“Father of the Turks.”
Bu ifadeyi ilk kez İngilizler kullandı.
“Türklerin Babası” anlamına gelir.
Biyolojik olmanın çok ötesinde, fikir ve vicdan sahibi bir liderliktir bu.
Mustafa Kemal Atatürk’tür o.
Kurtuluş Savaşı’nın başkomutanı, Cumhuriyet’in kurucusu, halkına babalık eden lider.
“Father of the Turks” ifadesi belki başta küçümseyici bir şekilde dile getirildi.
Ama biz bu tanımı gururla benimsedik.
Çünkü o sadece bir devlet kurmakla kalmadı, bir milletin karakterini şekillendirdi.
Bugün Türkiye’de hâlâ adalet yerini bulmuyorsa,
Gençler umutsuz, babalar çaresiz, çocuklar geleceksiz hissediyorsa…
Anlamak gerekir ki o “babalık” sorumluluğu, yani halkına sahip çıkma anlayışı eksik kalmıştır.
Bir ülkeyi baba gibi sahiplenmek, evladının canı yandığında susmamak demektir.
Baskıya boyun eğmemek, yolsuzluğa karşı dimdik durmak,
Evladına torpil değil eşitlik, sus payı değil hak vermektir.
Bugün, sıradan babalar kadar, bir milletin kaderini omuzlayan o büyük adamı da anma zamanı.
Çünkü onun mirası, bizlerin omuzlarında yükseliyor. O, sadece bir isim değil; bir duruş, bir mücadele, bir varoluş sebebidir.
“Father of the Turks” deniyor ona… İngilizlerin verdiği bu unvan, bizler için büyük bir onur ve ağır bir sorumluluktur.
Atatürk, bu milletin boynunu bükmeden yürüyebilmesi için hayatını ortaya koydu. Biz ise bugün, onun açtığı yolda kararlılıkla ilerlemek, onun devrimlerine sahip çıkmak durumundayız.
Eğer bugün adalet sağlanamıyor, özgürlükten bahsedilemiyorsa,
Gençlerimiz umudunu yitiriyor ve babalarımız yoruluyorsa,
Bunun sebebi o büyük “babalık” görevini hakkıyla yerine getiremememizdir.
Bu yüzden Babalar Günü, sadece sevgi ve saygı günü değil. Aynı zamanda hesaplaşma, hatırlama ve yeniden diriliş günüdür.
Bize bu emaneti bırakan büyük baba Atatürk’e yakışır şekilde;
Her gün adalet için mücadele etmeli,
Her çocuk için eşit fırsat istemeli,
Her vatandaşın hakkını savunmalı,
Ve en önemlisi, birbirimize sahip çıkmalıyız.
Çünkü gerçek baba olmak; sadece kendi evladına değil, tüm millete umut olmak demektir.
Bugün buradan sesleniyorum: Babalar Günü kutlu olsun, ama bu kutlama sadece bugüne mahsus kalmasın…
Ve unutmayalım ki, “Father of the Turks” olan Atatürk’ü anmayı, onun izinden gitmeyi sürdüren bir millet, asla boyun eğmez, asla teslim olmaz.
Yaşasın özgürlük, yaşasın adalet, yaşasın hak!
Ve yaşasın o büyük babanın mirasını taşıyan cesur evlatlar…