Son yıllarda televizyon ve dizi sektöründe skandallar bitmiyor. Bir yanda setlerde yaşanan taciz
hikâyeleri, diğer yanda güven sömürüsüyle dolandırılan masum insanlar… İşte bu kirli düzenin yeni
aktörlerinden biri de kendisini yapımcı olarak tanıtan İlyas Aytekin. Bu şahsın adını belki daha önce
duymadınız ama emin olun, bu ülkenin dört bir yanında insanların umutlarını, hayallerini ve paralarını
çalan bir dolandırıcının hikâyesi bu.

Yakın dostlarım olan bir oyuncu menajeri ve bir oyuncu arkadaşım, bana bu şahsın yaptıklarını anlatırken
kelimenin tam anlamıyla kanım dondu. “İnsan bu kadar mı yüzsüz olur?” diye sordum kendi kendime.
Dolandırdığı insanların sayısı bir elin parmaklarını aşmış, bir kısmı hâlâ parasını geri almak için
çırpınıyor. Kimi çocuğuna laptop alacağını bahane ederek para kaptırmış, kimi de “Dizi çekeceğim, sizi
oynatacağım” masalına inanarak mağdur edilmiş.
Ben bu adamı bizzat aradım, “Ne yapıyorsun, bu yaptığın ayıp değil mi?” dedim. Bana türlü bahaneler
sıraladı: “Babam hasta”, “Bir yerden para gelecek, halledeceğim”… Ama günler geçti, aylar geçti, yıllar
geçti. Değil bir kuruş geri ödemek, bu şahıs kendini daha da profesyonel bir dolandırıcıya dönüştürdü.
Bir menajer dostumun oğlu için alınacağı söylenen bir laptop parası… İki yıldır ödenmeyen bir borç…
Çeşme’de bir otelci kadına “Burada dizi çekeceğim” diyerek günlerce yiyip içip tek kuruş ödemeden
kayboluş… Oyunculara sahte hayaller satıp, paralarını cebine indirdikten sonra ortadan yok oluş… İşte
karşınızda “Yalancının mumu yatsıya kadar yanar” sözünün vücut bulmuş hali!
Buradan herkese açıkça uyarıyorum:
İlyas Aytekin adındaki bu şahıs, bir gün karşınıza çıkabilir. Kendini yapımcı olarak tanıtan bu
dolandırıcıya asla güvenmeyin!
Bu adamın yaptıkları artık bireysel bir mesele değil, toplumsal bir tehdit. Dolandırıcılık şubesine
sesleniyorum: Bu şahsı daha fazla insanın canını yakmadan yakalayın. Çünkü bu tür insanlar sadece
para çalmaz, insanların hayallerini ve güven duygusunu da çalar. Bu, sıradan bir suç değil, ruhsal bir
travmadır!

Güzide Duran ve Fikret Orman: Vicdanlar Nerede?
Gelelim magazin dünyasındaki çirkin tablolara… İki çocuk annesi, eski manken Güzide Duran, henüz
resmi olarak boşanmamışken eski Beşiktaş Başkanı Fikret Orman ile aşk yaşamaktan çekinmedi. Bu
ilişkisini saklamak yerine tam tersine adeta dünyaya ilan etti. Marmaris’teki tatilleri boyunca bir mekânda
saatlerce kimseyi umursamadan öpüştüler. Fotoğrafları görenler şok oldu ama Güzide Duran’ın tavırları
bundan da beteri.
Kamuoyunun gözü önünde yaşanan bu sahneler eleştirilince, kendisi sosyal medya hesabından bir
açıklama yaptı: “Boşanmıyorum, biriyle de birlikte olmak istemiyorum, ben mağdurum” dedi. Kusura
bakma Güzide Hanım, bu açıklama bir mağduriyet hikâyesi değil, tam bir pişkinlik örneği!
Şimdi soruyorum:
Çocuklarının yüzüne nasıl bakacaksın?
Bu fotoğrafları görmeyecekler mi sanıyorsun?
“Anne” sıfatının arkasına sığınarak bu davranışları meşrulaştıramazsın. Çocuklarının ruh dünyasında
bırakacağın izler, bugün tatilde çekilen bir fotoğraftan çok daha ağır olacak.
Ve Fikret Orman… Ünlü olmak sana istediğini yapma hakkı mı veriyor? Senden önce de birçok sevgilisi
olan ve çoğuyla kısa sürede ayrılan bir kadınla bu kadar göz önünde yaşamak, senin ne kadar “ciddi”
olduğunu gösteriyor. Aşk elbette yaşanır ama bu kadar ulu orta, bu kadar hoyratça yaşanmaz. Biraz
mahremiyet, biraz saygı, biraz ahlak anlayışı bu kadar mı zor?
Toplumun Sessizliği Bu İnsanları Cesaretlendiriyor!
Dolandırıcılar, sahtekârlar, gündeme gelmek uğruna değerlerini hiçe sayanlar… Bu ülke artık her gün
yeni bir skandalla uyanıyor. Ama biz ne yapıyoruz? Sadece izliyoruz. Bu sessizlik, bu vurdumduymazlık,
bu tür insanları daha da cesur yapıyor.
İlyas Aytekin gibiler insanların güvenini sömürmeye devam ediyor. Güzide Duran gibiler toplumun
değerlerini yok sayarak “Ben mağdurum” diyebiliyor. İşte bu tablo, toplum olarak nereye geldiğimizin acı
bir göstergesi.
Şimdi herkes kendine şu soruyu sormalı:
Biz bu haberleri sadece “magazin” diye mi göreceğiz, yoksa bu çarpıklığa bir tepki mi vereceğiz?
Çünkü unutmayın: Susmak, bu düzenin parçası olmak demektir.


















