Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu.
Erdoğan’ın açıklamalarından satır başları şöyle;
“Aziz milletim, değerli basın mensupları, sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Milletimin ve tüm İslam aleminin Ramazan bayramını bir kez daha tebrik ediyorum.
Rabbimden nice Ramazan-ı şeriflere ulaştırmasını rica ediyorum. Salgın sebebiyle gönlümüzce bayram idrak edemediğimiz açıktır. Dünya ile birlikte ülkemizi de esir alan salgın musibetine karşı verdiğimiz mücadelenin tek amacı geleceği güvence altına almaktır.
5 milyon 100 bini aşkın insanımızın bu illete maruz kaldığı ortamda başka türlü hareket edebilmemiz mümkün değildir. Ramazan ayı boyunca uyguladığımız kısmi ve tam kapanma tedbirleri sayesinde hamdolsun salgını büyük ölçüde kontrol altına aldık.
Mayıs ayının kalan günleriyle ilgili uygulama esaslarını İçişleri Bakanlığımız kamuoyuna duyurdu. Sokağa çıkma kısıtlamasını hafta içi saat 21.00-05.00 arasında hafta sonları ise sokağa çıkma kısıtlaması devam edecek. Şehirlerarası seyahatler sokağa çıkma kısıtlaması olmayan saatlerde yapılabilecektir.
Diğer seyahatler izne tabi olacaktır. Ana okulları ve kreşler açılacak, diğer öğretim kademeleriyle ilgili süreç daha sonra belirlenecektir.
Önümüzdeki günlerde gelişmelere göre bu konudaki uygulama esaslarını milletimizle paylaşacağız. Ay sonuna kadar olan süreçte vaka sayılarını daha da aşağılara çekmek için kademeli normalleşme döneminin tedbirlere hassasiyetle uyumunu özellikle rica ediyorum.
Aşı faaliyetlerine tedarik programının el verdiği ölçüde çalışıyoruz. Öğretmen ve riskli grupları bir an önce aşılanması için çalışıyoruz. Belirlenen tedbirler, hayata geçirilen uygulamalar eziyet olsun diye değil sancılı, sıkıntılı, maliyetli dönemi bir an önce geride bırakmak için milletimizin önüne konmaktadır.
Zamanında ve etkin tedbirleri almayan ülkelerin nasıl ağır bedeller ödediğini sizler de görüyoruz. Türkiye böyle bir bedel ödemeden süreci yönetebildiyse vakitlice aldığı tedbirlere ve milletimizin dirayetine borçluyuz.
İnşallah en zorunu geride bıraktık. Bundan sonra eskisi kadar kapsamlı, kısıtlayıcı tedbirlere ihtiyaç olmadığını ümit ediyoruz. Ama biraz daha dikkatli ve tedbirli olmayı kabul etmek mecburiyetindeyiz. Sağlık çalışanlarımıza, mülki idare, emniyet, jandarma teşkilatlarımıza, vefa grubunda yer alan kamu personeline şahsım, ülkem, milletim adına teşekkür ediyorum.
Salgın döneminde ortaya koyduğumuz samimi ve fedakarlığın şahidi bizatihi milletin ta kendisidir. Salgın artıp, vefat sayıları yükseldiğinde niye tedbir almıyorsunuz diye ortalığı velveleye verirken, tedbirler uygulanırken insanların hayatını niye bu kadar sınırlıyorsunuz edasıyla konuşanları görüyoruz. Bu herkese saygısızlıktır. Hiçbir sorumluluk üstlenmeyip, sadece klavye ve ekran silahşorlüğüyle ortada gezenlerin asıl niyet ve hesaplarının farkındayız.
Biz sadece milletimize bakıyoruz. Hakkını, hukukunu, sağlığını, aşını, işini korumanın mücadelesini veriyoruz. Gerisi lafı güzaftır, teneke gürültüsüdür. Hamdolsun milletimiz de milletimiz de bizim ne yaptığımızı, ne amaçladığımızı gayet iyi biliyor.
Salgının başladığı günden bu yana yaptığı fedakarlıklar için milletimin her bir ferdine en kalbi şükranlarımı sunuyorum.
Attığımız her adımda insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla, insanımızın sağlığını, işini, aşını korumanın mücadelesini verdik. Salgınla mücadele ederken sanayi ve tarım üretiminde lojistik de, ihracat da en küçük aksamaya yol açmamak için çalıştık. Dünyada büyümeye devam eden nadir ekonomilerden biri olduk. Kısıtlamadan etkilenen sektörlere maaş, gelir, kira desteği. Vergide ötelemeleri yaptık. Vergi ve primle ilgili adımların yanında kredi kolaylıkları ve taksit ertelemeleri kolaylığını gösterdik.
Turizm sektörümüzü ayakta tutmak için çabaladık. Her kesimden ihtiyaç sahibi vatandaşımıza çeşitli kalemlerde hibe ödemeleri yaptık. Şimdiden 79 milyar liraya ulaştı. Yıl sonunda 105 milyar lirayı bulacak. İlaç, tıbbi malzeme, sağlık personeline ek ödeme, tarım üreticilerine sübvansiyonlu kredi desteği temin ettik.
Yaklaşık 645 bin emeklimizin maaşını 1500 liraya çıkardık. Bu süreç içerisinde dezenformasyon yapmıyorlar mıydı? Konvansiyonel, görsel medyada bu tür dezenformasyon yapanları da görüyoruz. Bunlarda haya, edep sözkonusu değil. Esnafımıza verdiğimiz ciro ve kira desteğinden 1 milyon 200 bin vatandaşımız yararlandı. Vergi indirimleriyle devletin 26 milyar lira alacağından vazgeçerek pekçok sektöre destek oldu.
Sosyal destek programlarıyla 5 milyon üzerinde haneye doğrudan nakit yardımı yaptık. Tüm nakdi ödemelerin tutarı şimdiden 134 milyar lira olarak gerçekleşirken bu rakam Haziran sonunda 181 milyar lirayı bulacaktır. Bankacılık sektörümüzün esnaf, kobi, ihracatçılarımıza, vatandaşımıza verdikleri kredileri kredi garanti fonu vasıtasıyla kolaylaştırdık.
Bu kredilerin topluma 315 milyar lirayı aşmıştır. Tarım Kredi Kooperatiflerin, esnaf, mükelleflerin vergi ve sigorta primi ertelemeleri, borç yeniden yapılandırmalarıyla her kesimden insanımızı rahatlattık. Borç ertelemelerin tutarı 219 milyar liraya yıl sonunda ulaşacaktır. Salgının başladığı günden bu yana 661 milyar liralık kaynağı insanımızın emrine vermiş olduk.
Esnaflarımıza yönelik yeni bir destek programın müjdesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Salgın tedbirleri sebebiyle işlerine ara vermek mecburiyetinde kalan esnafımıza iki grup destek oluyoruz. Birinci grup kahvehane, kafe, çay bahçesi, okul personel servisi, düğün salonu, öğrenci yurdu, hamamlar, kırtasiyeler, internet kafeler, lunaparklar gibi yerler yer almaktadır. Bu işletmelere bir defaya mahsus 5 bin liralık hibe ödemeleri yapacağız.
İkinci grupta ise bakım, onarım, tamirat, kaporta işleriyle uğraşanlar, seyyar satıcılar, sıhhi tesisat, hırdavat, müzisyen, oto yıkamacı, kuru temizlemeci, oyuncak, kozmetik, camcı, çilingir, bakırcı, kalaycı, ayakkabı, konfeksiyon, zücaciye, tuhafiye ve kurs işletmeleri yer alacaktır.
Lokantalar, pastaneler, dondurma, berber, taksici, minibüsçü, otobüsçü, pazarcılar da bu gruba dahildir. Bu gruptaki vatandaşlarımıza bir defaya mahsus 3 bin lira hibe ödemesi vereceğiz.
İki ayrı grup 1 milyon 384 binde fazla esnafa karşılıksız olarak veriyoruz. Tüccar, sanayici, büyük şirketler için de nefes kredisi adı altında kolaylık sağlayacak yeni adım atıyoruz. Detayları Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından açıklanacak destek programlarının ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum.
Çiftçilerimize de müjdelerimiz var. Patates ve soğanı üreticilerimizden alarak ihtiyaç sahiplerine dağıttık. Çeltiği de Toprak Mahsulleri Ofisi stoklarına dahil ettik. Bu yıl yaşanan kuraklık sebebiyle bazı ürünlerin rekoltelerinde azalma olacağı anlaşılmaktadır. Hububat ve bakliyatta ülkemizin kendi ihtiyacını karşılama konusunda herhangi bir sıkıntısı olmayacaktır. Kuraklıktan zarar gördüğü belirlenen çiftçilerimizin Ziraat Bankası veya tarım kredi kooperatiflerine borçları ertelenecektir.
Belirlediğimiz 2021 yılı alım fiyatları ise Toprak Mahsulleri Ofisi’nin sert ekmekli buğday alım fiyatı 2 bin 250 lira, arpa alım fiyatı 1750 lira, kırmızı mercimekte ton başına 5 bin lira, nohutta ise 4 bin 50 lira olarak belirlenmiştir.
Ton başına hububatta 275 lirayı, bakliyatta ise 910 lirayı bulan prim ve destekler verilerek üreticilerimizin giderlerine katkı sağlayacaktır. Açıkladığımız fiyatlar referans fiyat olacaktır. Aynı şekilde kabul edilecektir.
Çay üreticilerimiz için alım fiyatını açıklıyorum; 752 milyon tonun üzerinden çay alımı yaparak toplamda 2 milyar 760 milyon lira ödeme gerçekleştirdik. Bu yıl için yaş çay alım fiyatı kilo başına 3,87 liraya destekleme ile birlikte 4 liraya yükseltilmiştir.
Çiftçilerimizden tek isteğimiz bir karış toprağı boş bırakmadan ekmeleri, biçmeleri, üretmeleridir. Yeni hasat döneminin ülkemize, milletimize ve özellikle çiftçilerimize hayırlı bereketli olmasını diliyorum.
Sıkıntı yaşayanlar olmamış mıdır? Muhakkak olmuştur. Dünyadaki ve bölgemizdeki örnekleriyle mukayese edildiğinde Türkiye’nin hem vatandaşlarına hem iş dünyasına ciddi ve etkin destekleri sağlayan ülke olduğu hakikattir. Bunu biz söylemiyoruz, uluslararası kuruluşlar ifade ediyor. Tüm gayretlerimize rağmen gönlü buruk kalan vatandaşlarımız varsa onlardan helallik istemek inancımız ve kültürümüzün gereğidir.
Bizim bu husustaki muhatabımız milletimizin kendisidir. İşimizi doğru yapmışsak takdirini milletimizden göreceğiz, yanlışımız ve eksikliğimiz olmuşsa hesabını milletimize vereceğiz.
Türkiye’nin 81 vilayetinin 973 ilçesinin, 50 bini aşkın köy ve mahallesinin her karış toprağında bizim eserlerimiz var. Vatandaşımızın her biri hayatının her anında hizmetlerimizden istifade etmektedir. Ortaya sadece kulp takma, yalan ve iftira atma siyaseti koyabilenlerin bugünleri gibi geçmişlerini milletimiz gayet iyi biliyor.
Biz eğer 18 yıl içerisinde bu adımları atmışsak gönlümüz rahat. Türkiye’nin dört bir yanında bu eserler bugün varsa gönlümüz rahat. Şayet Türkiye en azından çok partili hayata geçtiğimiz 1950’den itibaren bu şekilde eser siyaseti merkezli anlayışla idare edilmiş olsaydı gelişmiş ülkeler listesinin en başında yer alıyor olacaktı.
Eser ve hizmet siyaseti yeni Türkiye’nin alemeti farikası iken siyaset ve toplum mühendisliği eski Türkiye’nin hastalıklarıdır. Bu hastalıkları yeniden tedavüle sokma gayretleri son günlerde artmıştır. Millete vadedecek hiçbir şeyi olmayanlar kısır çekişmelere, süni gündemlere yönlendirme çalışması içerisindeler.
Gezi olaylarıyla ülkemizi rotasından saptırmayı denediler. Milletimizin s inesine çarpıp geri çekildiler. 17-25 Aralık’ta bunu denediler. Yine itibar görmeyip hüsrana uğradılar. PKK ve DEAŞ terör örgütlerini kullanarak diz çöktürme gayretine girdiler başaramadılar. Milli iradeyi hedef alan bildirilerle, vesayet odaklarının oyunlarıyla siyasetleri, hükümetleri biçimlendirme niyetlerininin önünü kararlı ve ilkeli duruşlarla kestik.
Askeri darbelerle ülkenin geleceğini karartmayı alet edenlere 15 Temmuz’da en esaslı cevabını verdik. Şimdi de terör örgütlerini bir daha ülkemizde eylem yapamayacak hale getirmek için hainlerin inlerini başlarına geçirdik, geçirmeye devam ediyoruz.
Milli İstihbarat Başkanlığımızın yerini belirlediği PKK’nın Suriye Genel Sorumlusu Sofi Nurettin isimli terörist ülkenin kuzeyindeki operasyonla etkisiz hale getirilmiştir. Suriye kökenli bu terörist uzun süre örgütün sözde silahlı kanadın sorumluluğunu yürütmüş, ardından Suriye’deki faaliyetlerin başına geçmiştir. Bu terörist Fırat Kalkanı, Zeytindalı harekatlarında askerlerimize karşı yapılan pekçok saldırının sorumlusudur. Gara’da 13 masum insanımızın şehit edilmesi talimataını verenlerden biri de bu teröristtir.
PKK-YPG’nin Irak ve Suriye’de saklanan elebaşlarının tamamını etkisiz hale getirene kadar operasyonlarımız sürecektir. Bu önemli ele başının etkisizleştirmede görev alan istihbaratçı ve özel harekatçılarımızı tebrik ediyor, her birinin alnından öpüyorum.
19 yıl önce ülkenin yönetimini devraldığımızda yaptığımız en önemli işlerden biri de terör örgütleri ve ideolojik kavgalar yanında suç örgütlerinin cirit attığı ülkede huzuru sağlamak olmuştur. Suç örgütlerini ülkenin ve milletin başına musallat olmaktan tamamen çıkardık. Demokrasi ve hukuk dışı her araçtan medet umanlar şimdi yeni arayışlara yönelmiştir.
En büyük üzüntümüz üzüntümüz ülkemizde hala çetelerden medet umacak kadar zavallılaşan, küçülen haysiyet fukarası kişiliklerin olduğunu görmektir. Halen suç örgütlerinden medet umanlar var. Terör örgütleri gibi suç çeteleri zehirli bir yılan gibidir.
Büyük ve güçlü Türkiye’nin inşasına engel olamayacaktır. Ramazan ayının, Ramazan bayramının salgın şartlarının yol açtığı mahsunluğun yanısıra Kudüs ve Filistin şehirlerinden gelen acı haberlerin burukluğu içinde geçirdik. Birilerinin ‘Filistin’den ve Kudüs’ten bize ne’ şeklinde cehalet ve nefret kokan yaklaşımlara şahit oluyoruz. Hz. İbrahim’den, Hz. Davut ve Hz. Süleyman’a kadar bizim de peygamberimiz olan nice nebi bu topraklarda yaşamıştır. Hristiyanlığın tüm mezheplerinin en önemli kiliseleri Kudüs sınırları içindedir. Hz. Ömer Kudüs’ü fethettiğinde hıristiyanların kiliselerine dokunmamıştır. Mescid-i Aksa’nın ilk avlusunun adı Yavuz Sultan Selim’in 12 bin askeriyle gelip burada kıldığı yatsı namazına atfen 12 bin şamdanlı avlu olarak geçer.
Kudüs surları, çarşılarıyla ve diğer pekçok yapısıyla Osmanlı padişalarının eseridir. Peygamberimizin miraca yükseldiği kayaya Osmanlı’nın diktiği alemi yenileyen yine biz olduk, ecdadımız oldu. Asırlarca ecdadımız bu mubarek beldeyi korumak, imar etmek, oradaki insanı huzur içinde yaşatmak için var gücüyle çalışmıştır.
Osmanlı 1917’de Gazze ve ardından Kudüs’e yönelik saldırıları Anadolu’da Ermeni ve Rum isyanlarının yol açtığı sıkıntıların sebebiyle karşılamakta zorlanmıştır.
Bugün Biden’ın ciddi bir İsrail’e silah onayıyla ilgili imzasını gördük. O da bakıyoruz ki, çok çok önemli. 850 bin silah onayı. Lafa geldiğinde silahsızlanma, şu bu vs. bunları konuşuyorlar. Sayın Biden, sözde Ermeni soykırımında Ermenilerin yanında yer aldın. Şimdi de ciddi manada orantısız bir saldırı ile Gazze’ye saldıran ve yüzbinlerce insanın şehadetine vesile olan bu olayda da ne yazık ki siz kanlı ellerinizle bir tarih yazıyorsunuz. Bunu söylemeye bizleri mecbur ettiniz. Biz bu konularda çok daha fazla d uramayız, durmayacağız.
Bugün de tekrar hatırlatıyorum 84 milyon hep birlikte Kudüs nöbetimizi devam ettiriyoruz, devam ettireceğiz. Osmanlı’nın yıkılışıyla barış ve huzur iklimini kaybeden pek çok coğrafya gibi Kudüs acıyla, kanla yıkanıyor. Siz de buna destek veriyorsunuz. 1948 yılından itibaren ise bu kadim topraklardaki çatışmalar ve istikrarsızlıklar tek taraflı katliam ve hırsızlık haline d önüşmüştür. Hiç durmayan bu zulüm Filistinliler’in ardı kesilmeyen göçleriyle, kamplardaki zorlu hayat şartları ve katliamlarla süre gelmiştir. Bu kötü fotoğrafın ortaya çıkmasında Filistinlilerin kendi aralarında çekişmeler ve kimi Arap ülkelerin meseleye yanlış bakış açıların etkisi olmuştur.
Bize düşen mazlumun yanında yer alıp onun hakkını göz etmektir. İsrail BM kararlarını hiçe sayarak saldırılara devam etmesi bölgedeki acıları derinleşmiştir. 1948-1967 arasında 3,5 milyondan fazla Filistinli mülteci durumuna düşürülmüştür. Sabra ve Şatilla kamplarında binlerce savunmasız sivil Fillistinli mültecinin katli dünyayı harekete geçirmemiştir.
Filistin halkının sivil itaatsizlik eylemleriyle kendini, evini, vatanını koruma mücadelesinin hep yanında olduk, olmayı da sürdüreceğiz. Fanatik Yahudiler, 1995’deki barış görüşmeleri sıasında Filistinlilere taviz vermekle suçladıkları kendi Başbakanlarını öldürecek kadar işi ileriye götürmüştür. Bir Yahudi Başbakan, ismini vermeyeceğim bana öyle demişti, “generalliğimde Filistinlileri öldürüyordum, bana en büyük zevki o veriyor” demişti. Bunu o zaman Başbakandım ve şahsıma söylüyordu. Bunların cibiliyetinde bu var. Filistin halkına demokrasiyi, meşru hak aramayı tavsiye edenler diplomaside Filistinlileri yalnız bırakmışlardır.
Hepsi terör içerisinde yetişmişlerdir. Şu andaki o da aynı. İsrail’in 2008’den itibaren Gazze ve Filistin’e yönelik saldırıları uluslararası alanda yeterli karşılığı bulamamıştır. Ülkemizden Filistin’e giden yardım organizasyonuda uluslararası sularda saldırmıştır. Bunlar yavruları öldürecek kadar katil. 5 yaşındaki yavruları, kadınları yerlerde süründürerek öldürecek kadar katil, yaşlı insanları öldürecek kadar katil. Aynı suda maalesef beslenenler de bunları destekliyor.
Amerika ve onu takip eden kimi ülkelerin 2017’nin sonunda Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ilan etmeleri bu katil devletin iştahını kabartmıştır. İsrail’in artık her Ramazan ayında tekrarlamayı alışkanlık haline getirdiği saldırganlık ve katliamları 2021 ayında özellikle bu Ramazan bayramını hepimize zehir etmiştir.
İsrail’in bombalayarak, kurşunlayarak katlettiği onlarca masum çocuk, sivil, evlerini yıktığı, taciz ederek göçe zorladığı onbinlerce Filistinli aileyi görmezden gelenler Telaviv’e atılan füzeleri öne çıkarmışlardır. Kaç tane füze attılar? Siz orantısız güç kullanıyorsunuz. Savaş uçaklarıyla Gazze’ye bomba yağdırıyorsunuz. Gazze’nin savaş uçakları var mı? Kiminle neyi aldatacaksınız. Ankara’dan tüm dünyaya seslenmek istiyorum; Filistinli çocukların bombalarla ölmesiyle ilgilenmeyenler, İsrail’lli çocukların füze seslerinden korkması karşısında dehşete kapılanlar. Şu hale bak. Halbuki çocuklar öldürülürken değil uyutulurken sessiz kalınmalıdır.”