Haber Konseyi | Doğru Tarafsız Gazetecilik

Boş Tablo Tartışması! Hırsızlık mı Sanat mı?

Boş Tablo Tartışması! Hırsızlık mı Sanat mı?
42 views
01 Ekim 2021 - 10:24

Danimarka’da geçtiğimiz cuma günü açılan bir sanat sergisi, başlattığı tartışmayla önce ülke basınında sonra da tüm dünyada gündem oldu. Peki kim haklı? Boş bir tablo, bir sürü para ve işte tüm detaylarıyla tuhaf bir sergi hikayesi…

Danimarka’nın kuzeyinde Aalborg şehrinde bulunan Kunsten Modern Sanat Müzesi’nin yetkilileri geçtiğimiz hafta Jens Haaning’den gelen paketleri açarken heyecan içindeydi.

Paketlerin içindeki iki ayrı sanat eseri, müzede açılacak ‘Work It Out’ isimli ve emeğin geleceği konulu yeni serginin en önemli parçalarından olacaktı. Bu iki yeni eser Haaning’in 14 ve 11 yıl önce yaptığı iki çalışmanın reprodüksiyonu olacak şekilde planlanmıştı.

Haaning o eserlerinde bir Avusturyalı ile bir Danimarkalının yıllık gelirlerine denk gelecek kadar kağıt parayı bir çerçeveye yerleştirip sanat severlere sunmuştu.

Tablolardan 2007’de yapılan ve Danimarkalıyı temsil eden kron banknotlarından, 2010’da yapılan ve Avusturyalıyı temsil eden ise euro banknotlarından oluşuyordu.

MALZEME OLARAK KULLANSIN DİYE 534 BİN KRON VERDİLER

Müze, bu eserlerin güncel hallerini üretmesi için Haaning’le anlaşmış ve eserlerde kullanılmak üzere kendisine 534 bin Danimarka kronu (yaklaşık 750 bin TL) değerinde borç vermişti.

Ancak paketler açılınca müze yetkilileri hayatlarının şokunu yaşadı. Haaning, müzeye sanat eseri diye sadece iki boş tuval göndermiş, 534 bin kronu da sanat adına kendine saklamaya karar vermişti.

Müzeye bir de açıklama e-postası gönderen Haaning, “14 ve 11 yıllık iki işi yeniden göstermek yerine serginiz için yeni bir çalışma yapmayı tercih ettim. Bu eser serginizin konsepti ile sergi için başlangıçta planladığımız işleri temel alıyor ve onlara yanıt veriyor” ifadelerini kullandı.

ADIYLA MÜSEMMA: ‘PARAYI AL VE KAÇ’

Haaning’in ‘Take the Money and Run’ (Parayı Al ve Kaç) olarak isimlendirdiği boş tuvallerden oluşan eserine, 24 Eylül’de açılan sergide planlandığı gibi yer verildi.

Haaning’in müzeye gönderdiği e-postanın çıktısı da çerçevelenerek sergide boş tuvallerin yanına yerleştirilirken şimdi de sanat meraklılarının ve eleştirmenlerin dikkatini çekti.

Diğer yandan eser müze ile sanatçı arasında emek, sözleşmelerden doğan sorumluluklar ve çalışmanın değerine dair büyük bir tartışmanın da fitilini ateşledi.

“HIRSIZLIK DEĞİL, İHLAL VE BU İHLAL ESERİN TA KENDİSİ”

Haaning’in yanı sıra 20 kadar sanatçının eserlerine de yer verilen serginin konsepti düşünüldüğünde, böyle bir tartışmanın yaşanıyor olması Haaning’in eserinin amacına ulaştığı şeklinde yorumlanabilir.

Sanatçı da CNN’e yaptığı açıklamada yaptığı şeyin sanat olduğunu savundu.

Haaning, “Kendi sanatçı bakış açımla düşündüğümde, müzenin hayal edebileceğinden çok daha iyi bir iş yaratabileceğime karar verdim. Ben parayı çaldığımı düşünmüyorum. Ben bir sanat eseri yarattım ve bu eser başlangıçta planladığımızdan belki on kat belki de yüz kat daha iyi oldu. Sorun ne o zaman?” ifadelerini kullandı.

Danimarka’da yayınlanan radyo programı P1 Morgen’a da konuşan Haaning, anlaşma şartlarına uymaya niyetinin olmadığını vurgulayarak, “Benim onların parasını almış olmam eserin ta kendisi. Bu bir hırsızlık değil, sözleşmenin ihlali ve o ihlal de sanat eserinin bir parçası” dedi.

“NEDEN KENDİ DURUMUMA DAİR BİR ESER ÇIKARMIYORUM Kİ?”

Kopenhag’da yaşayan 56 yaşındaki Haaning, 90’lı yıllarda popülerlik kazanmış bir sanatçı. Faurschou Vaktı’nın internet sitesinde yer alan tanıtım metninde, Haaning’in eserlerinde para, iktidar ve kenara itilmiş gruplara dair temaların öne çıktığı belirtiliyor.

P1 Morgen’a yaptığı açıklamada müzenin kendisine tablolarda kullanılacak 534 bin kronun yanı sıra 25 bin kron ücret ödediğini de söyleyen Haaning, sadece projenin masraflarının 25 bin kron tutacağını fark ettiğinde planlarını değiştirdiğini belirtti.

Stüdyo masraflarını ve kendisiyle birlikte çalışanların ücretlerini de düşündüğünde projenin kendisini zarara uğratacağını belirten Haaning, boş tuvalleri oluştururken “Neden kendi çalışma durumuma dair bir iş çıkarmıyorum ki?” diye düşündüğünü de sözlerine ekledi.

Haaning, “Normalde eserlerimi yurt dışında sergilediğimde daha iyi bir durumda oluyorum. Ben bir Danimarkalıyım ve bu da bir Danimarka müzesi ve benden ‘Belki bir gün bir şey alırım’ diye yatırım yapmamı bekliyorlar” ifadelerini kullandı.

OCAK ORTASINA KADAR ZAMANI VAR

Danimarka’nın ulusal televizyonu DR’ye de konuşan Haaning, “Benimki kadar berbat çalışma koşulları olan herkese aynı şeyi yapmalarını tavsiye ediyorum. Eğer b.ktan bir işte çalışıyorlar ve para kazanmıyorlarsa, hatta işe gitmek için ceplerinden para ödemeleri gerekiyorsa, o zaman alabildiklerini alsınlar ve yollarına baksınlar” dedi.

Kunsten’in direktörü Lasse Andersson ise müzenin anlaşmadan doğan sorumluluklarını yerine getirdiğini belirtti. Andersson, “Bu bizim için gerçekten önemli çünkü her zaman anlaşmalarımıza uymakla ve sanatçılara makul ücretler ödemekle tanınan bir kurumuz” diye konuştu.

Haaning parayı iade etmek gibi bir düşüncesi olmadığını ve bunun olası sonuçlarının “kendisini endişelendirmediğini” belirtti. Andersson ise Haaning’in borcu geri ödemek için serginin sona ereceği tarihe kadar zamanı olduğunu, o tarihten sonra müzenin hukuki yollara başvuracağını söyledi.

BEDRİ BAYKAM’IN BOŞ ÇERÇEVESİ HALEN AKILLARDA

Sanatın değerini sorgulayan sanat eserleri bağlamında ‘Take the Money and Run’ bir ilk değil. Maurizio Cattelan’ın bir duvara koli bandıyla yapıştırdığı muzu ya da Banksy’nin müzayede esnasında parçalanan tablosu son yılların en çok tartışılan eserlerinden.

Diğer yandan sanat dünyası gözle görülmeyen sanat eserlerine de yabancı değil. Örneğin Yves Klein 1958 yılında binlerce insana bomboş bir oda sergilemişti.

Türkiye’den de Bedri Baykam, 2013 yılında benzer bir esere imza atmıştı. Baykam New York’ta 7 adet çift taraflı tavandan asılan boş çerçeve sergilemişti. Bu çerçevelerden biri Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Murat Ülker tarafından 100 bin doların üzerinde bir fiyata satın alınmış ardından 2016’da Contemporary Istanbul’da satmıştı.

Son olarak geçtiğimiz mayıs ayında İtalyan heykeltıraş Salvatore Garau’nun ‘Io sono’ isimli görünmeyen heykeli bir müzayedede 15 bin euro’ya alıcı buldu.

“SANATÇILAR YETERİNCE PARA KAZANIYOR MU?”

Haaning, boş tuvalleri oluştururken amacının içeriğin değeri üzerine yorum yapılması olduğunu belirterek, “Bence bu eserin arka planında çok daha genel bir yargı var: Parçası olduğunuz yapılara bakıp üzerine düşünmelisiniz” diye konuştu. Söz konusu yapılara örnek olarak evliliği ve dini sayan Haaning, “Bu düşünme sürecinin sonunda gerekiyorsa parayı alıp kaçın” ifadelerini kullandı.

Andersson ise boş çerçeveleri kendi bakış açısından yorumlayarak şöyle konuştu:

“Para için çalışmak zorunda mıyız yoksa istersek alıp gidebilir miyiz? Neden işe gidiyoruz? Bütün bunlar bir parçası olduğumuz toplumun kültürel alışkanlıkları üzerine düşünmeye başlamamızı sağlıyor. Tabii aynı şey şu soru için de geçerli: Sanatçılar yaptıkları iş için yeterince para kazanıyor mu?”

SANAT OLMASINA SANAT AMA…

Danimarka gazetesi Jyllands-Posten’a da bir açıklama yapan Andersson, “Jens’e şu konuda hakkını teslim etmek istiyorum: O kendi yaratıcılığıyla bir sanat eseri yarattı ve bu eser düzenlediğimiz sergiye dair yorumlar içeriyor. Bu iş çalışma biçimimize dair bir yorum, aynı zamanda muhtemelen Jens’in yarattığı değere dair de bir yorum. Dolayısıyla konunun ilginç olduğunu düşündüğümüz birçok katmanı bulunuyor” diye konuştu.

Bununla birlikte parayı geri almak istediğini de bir kez daha vurgulayan Andersson, “Ama biz böyle anlaşmamıştık. Para Jens’te kalmamalı çünkü anlaşmamızın kapsamında böyle bir şey yok. Üstelik bu benim param değil, halkın parası, müzenin parası” dedi.

“Biz zengin bir müze değiliz” diyen Andersson, Haaning’e verilen meblağın müze binasının bakımı için ayrılmış olan paradan alındığını da belirterek, “Fonlarımızı nasıl harcadığımız konusunda dikkatle düşünmeliyiz. Altından kalkabileceğimizden fazla para harcamıyoruz. O nedenle ocak ayına kadar bize geri dönmesini garantilemek zorundayız” ifadelerini kullandı.

Andersson, Guardian’a yaptığı açıklamada da tüm bu yaşananların sergiye dikkat çekmek için uydurulmuş bir senaryo olduğu eleştirilerine yanıt vererek, “Biz bir sanat platformuyuz, performatif sanat üretimi bizim işimiz değil. Ben de diğer herkes kadar şaşkınım” dedi.

Sergi 16 Ocak gününe kadar ziyaretçilere açık olacak.

Hayatın Her Alanına Dair Haberler Hakkında Tarafsızca Doğru Bilgiye Ulaşmanın Yolu ! Bizi Okuyun Haberiniz Olsun !