Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Batman Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Konferans Salonu’nda düzenlenen “Küresel Meydan Okumalar ve Türkiye” başlıklı konferansta Türkiye ekonomisine ve küresel gelişmelere ilişkin kapsamlı değerlendirmelerde bulundu. Şimşek, konuşmasında hem dünya ekonomisindeki dönüşüme hem de Türkiye’nin son yıllarda kat ettiği mesafeye dikkat çekti.
Küresel ekonominin karşı karşıya olduğu en büyük sorunlardan birinin ticarette artan korumacılık olduğunu vurgulayan Şimşek, 2008–2009 küresel finans krizinin ardından bu eğilimin güçlendiğini, 2025 yılı itibarıyla ise zirve noktasına ulaştığını ifade etti. Ticaret politikalarındaki bu belirsizliklerin küresel ekonomi üzerinde baskı yarattığını belirten Şimşek, mevcut tabloda hegemon güçlerle yükselen güçler arasında giderek sertleşen bir jeostratejik rekabet yaşandığını söyledi.
Türkiye’nin ekonomik gelişim sürecine özel bir parantez açan Şimşek, ülkenin son 20 yılı aşkın sürede önemli bir sıçrama yaptığını dile getirdi. Cari dolar kuru baz alındığında Türkiye’nin 2002 yılında dünyanın en büyük 21. ekonomisi olduğunu hatırlatan Şimşek, bugün 16. sıraya yükseldiğini belirtti. Satın alma gücü paritesine göre ise Türkiye’nin 16. sıradan 11. sıraya çıktığını söyleyen Şimşek, bunun Türkiye’nin üretim kapasitesinin ve ekonomik dayanıklılığının açık bir göstergesi olduğunu vurguladı.
Şimşek, dünyada yalnızca 8 ülkenin, tüm komşularının toplamından daha büyük bir ekonomik büyüklüğe sahip olduğunu ve Türkiye’nin de bu ülkeler arasında yer aldığını belirtti. Türkiye’nin ihracattaki payının da yıllar içinde önemli ölçüde arttığını ifade eden Şimşek, ülkenin güçlü bir imalat sanayi altyapısına sahip olduğunu ve dünya imalat sanayisi sıralamasında 14. sırada bulunduğunu söyledi. Organize sanayi bölgelerinin sayısının 192’den 371’e çıktığını, bu bölgelerdeki fabrika sayısının ise 11 binden 68 bine yükseldiğini aktardı.
Küresel üretim dengelerine de değinen Şimşek, Çin’in imalat sanayinde başat bir güç haline geldiğini, buna karşılık ABD, Avrupa Birliği ve Japonya’nın bu alanda zemin kaybettiğini belirtti. Türkiye’nin ise küresel ticaret savaşları ortamında görece daha dayanıklı bir konumda olduğunu ifade etti. Türkiye’nin ticaretinin yüzde 62’sinin Avrupa Birliği ve serbest ticaret anlaşmalarının bulunduğu yakın coğrafya ile yapıldığını, dost ve kural bazlı ticaret yürütülen ülkeler eklendiğinde bu oranın yüzde 80–85’e ulaştığını söyledi.
Türkiye’nin lojistik ve bağlantısallık açısından stratejik bir merkez haline geldiğini belirten Şimşek, Orta Koridor’un en önemli geçiş güzergâhlarından birinin Anadolu olduğunu vurguladı. Çin’den Avrupa’ya uzanan bu hattın Türkiye üzerinden güçlendirildiğini, ayrıca Körfez ülkelerini Türkiye’ye bağlayacak Kalkınma Yolu Projesi’nin Irak üzerinden geçtiğini ifade etti. Bu projelerin, Asya’dan Avrupa’ya ulaşım süresini ciddi biçimde kısaltarak Türkiye’ye rekabet avantajı sağladığını dile getirdi.
Yeni serbest ticaret anlaşmalarına da değinen Şimşek, özellikle Körfez ülkeleriyle yürütülen müzakerelerde önemli ilerleme kaydedildiğini söyledi. Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği’nin güncellenmesinin hedeflendiğini, bunun gerçekleşmesi halinde AB ile ticaret hacminin önümüzdeki 10 yılda 230 milyar dolardan 400 milyar dolara çıkabileceğini belirtti.
Türkiye’nin toplam borç seviyesinin düşük olmasının önemli bir avantaj sunduğunu vurgulayan Şimşek, hane halkı borcunun milli gelire oranının yalnızca yüzde 10 olduğunu söyledi. Enflasyonun düşmesiyle birlikte finansal koşulların iyileşeceğini, faizlerin gerileyeceğini ve vatandaşların daha uygun koşullarda konut ve taşıt sahibi olabileceğini ifade etti. Ayrıca Türkiye’nin, yaşlanan nüfus sorunuyla karşı karşıya olan birçok ülkenin aksine, önümüzdeki 8–10 yıl boyunca artmaya devam eden bir çalışma çağındaki nüfusa sahip olduğuna dikkat çekti.
Turizm, sağlık ve yenilenebilir enerji alanlarında elde edilen başarılara da değinen Şimşek, Türkiye’nin güneş, rüzgâr, su ve jeotermal kaynaklarını enerjiye dönüştürerek dışa bağımlılığını azalttığını belirtti. Son 23 yılda sulama projelerine 90 milyar dolarlık yatırım yapıldığını aktaran Şimşek, Türkiye’nin jeostratejik öneminin yalnızca coğrafyasından değil, aynı zamanda siyasi duruşundan ve bölgesel barışa yönelik çabalarından kaynaklandığını ifade etti.
Terörle mücadeleye bugüne kadar yaklaşık 2 trilyon dolar harcandığını belirten Şimşek, huzur ve istikrarın sağlanması halinde bu kaynakların kalkınma ve refah artışı için kullanılabileceğini söyledi. Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu bölgelerinin yeni büyüme motorları olacağını vurgulayan Şimşek, altyapı yatırımları, teşvikler ve genç nüfus sayesinde bu bölgelerde özel sektör yatırımlarının artmaya başladığını ifade etti.
Son olarak uygulanan Makroekonomik İstikrar ve Reform Programı’na değinen Şimşek, programın hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı olduğunu belirtti. Enflasyonun önümüzdeki iki yıl içinde tek haneye düşürülmesinin hedeflendiğini, bütçe açığı ve cari açığın kalıcı biçimde azaltılacağını söyledi. Deprem harcamalarına rağmen bütçe disiplininin sağlandığını, kamuda ciddi tasarruf tedbirleri uygulandığını ve işsizliğin 30 aydır tek hanede seyrettiğini ifade etti.



















